menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Altın: Evrenin kalbinden cebimize uzanan yolculuk

19 13
06.05.2025

Altın hemen hemen insanlık tarihinin neredeyse tamamında gücün, zenginliğin ve ihtişamın simgesi oldu. Ancak cebimizde taşıdığımız ya da bileğimizde parlayan bu metalin kökeni düşündüğümüzden çok daha uzakta, çok daha dramatik olaylara dayanıyor. Altın ve onunla aynı kaderi paylaşan gümüş, platin gibi ağır metallerin gerçek doğuş yeri, Dünya'nın derinliklerinde değil, evrenin en şiddetli olaylarında saklı: süpernova patlamaları ve nötron yıldızı çarpışmaları.

İnsanlık, değerli metalleri hep toprakla, madenle ve alın teriyle ilişkilendirmiştir. Oysa gerçekte bu elementler, milyarlarca yıl önce galaksilerin çok uzak bir köşesinde, devasa yıldızların ölümüyle oluşmuştur. Güneş’ten çok daha büyük yıldızlar yaşamlarının sonunda çekirdeklerindeki yakıtı tüketir, sonra kendi yerçekimlerine karşı koyamayarak çöker ve süpernova adı verilen muazzam bir patlamayla parçalanır. Bu patlama sırasında, atom altı parçacıklar ve özellikle nötronlar serbest kalır ve bu nötronlar, yıldızın dış katmanlarındaki daha hafif atomlara çarparak onları altın, gümüş, platin ve uranyum gibi ağır elementlere dönüştürür.

Ancak hikâye aslında burada başlıyor. Asıl büyük üretim, nötron yıldızı çarpışmalarında gerçekleşir. Süpernova sonrası kalan bu süper yoğun kalıntılar, milyarlarca yıl boyunca birbirlerinin etrafında döner. Sonunda birleştiklerinde ortaya çıkan çarpışma sadece ışık değil, ağır elementlerin galaksiye saçılmasına neden olur. 2017 yılında gözlemlenen GW170817 olayı, bu süreçlerin doğrudan gözlendiği ilk anlardan biridir. İki nötron yıldızının çarpışmasıyla açığa çıkan enerji o kadar büyüktü ki, içindeki altın ve platin miktarı........

© Aydınlık