menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sanat eserlerinde mahkûmiyetin görünümü

11 3
15.04.2025

Yüzyıllardır farklı sanat dallarından sanatçılar eserleri veya görüşleri nedeniyle hapishanelerde mahkûm olmuşlar, hatta bu durum sanatçıların ölümleriyle de sonuçlanmıştır. Yanı sıra, sanatçılar eserlerinde de mahkûmiyeti çeşitli neden ve anlamlarda yansıtmışlardır. Sanat dallarında mahkûmiyet teması hem bireysel özgürlüklerin yitimi hem de toplumsal adaletsizliklerin eleştirisi açısından sıkça işlenen konular arasındadır. Bu tema, görsel, işitsel, sahne ve dil sanatlarında farklı biçimlerde işlenmiştir. Bu makalede mahkûmiyet temasını bazı sanatçı ve eser örnekleriyle işledim.

Mahkûmiyetlerde kapılar kapanıp duvarlar yükselse de bazı sesler, sözler, metinler, ezgiler o duvarları aşıp diğerlerine ulaşır. Mahkûmiyet, sanatsal açıdan sadece bir mekânda tutulmak değil; insanın özgürlüğe, adalete ve umuda dair en derin sorgulamalarına dair bir simgedir. Resimden edebiyata, sinemadan müziğe uzanan bu temsil, insanın tutsaklıktan özgürlüğe uzanan iç yolculuğunun izlerini taşır. Gerçek suçlular tabii ki mahkûm olmalılar ancak özgürlüğün en güçlü çıktısı olan sanat eseri, başkalarını rahatsız etse de bireysel beğeniye hitap ettiğinden suç olarak değerlendirilmemelidir. Sanatçı eseri yaratır, çok net. Beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez.

Sözün ve yazının kullanımıyla yaratılan şiir, öykü ve roman, mahkûmiyeti temsil eden en güçlü çıktılar olarak düşünülebilir. Söz ve yazısından dolayı sanatçılar da mahkûmiyet yaşamışlardır. En önemli yazarlardan biri F. Dostoyevski, 1849’da devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiasıyla sekiz arkadaşı ve ağabeyiyle birlikte tutuklanmış, ölüm cezasına çarptırılmış sekiz ay hapishanede mahkûm olduktan sonra, diğerleriyle birlikte idam edilecekleri yere götürüldükten sonra kurşuna dizilmek üzerelerken af kararı çıkmış, idam cezası, dört yıl kürek ve altı yıl adi hapis cezasına dönüştürülmüş, Sibirya'daki Omsk Kalesi'ne sürülmüştür. Bu dönemi “Ölüler Evinden Anılar” (1862) kitabında yazan Dostoyevski, mahkûmiyetin insan ruhu üzerindeki etkisini,........

© Aydınlık