Neoliberallerin yabancı fetişi
Türkiye sermaye piyasaları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra önemli bir sarsıntı yaşadı. Tutuklanmanın gerçekleştiği tarihten sonra yabancı yatırımcıların sermaye piyasalarından çıkışı yaklaşık olarak otuz milyar dolara ulaştı. Hisse senedi piyasalarında 2 milyar dolar, tahvil piyasalarında 8 milyar dolar, carry trade portföylerinde ise 20 milyar dolara yakın yabancı satışı gerçekleşti. Gerek yerli gerekse yabancı yatırımcıların döviz talebi arttı ve döviz mevduat hesaplarında yeniden yükseliş başladı.
Türkiye uzun bir süreden beri sıcak para olarak adlandırılan portföy yatırımlarının (hisse senedi, tahvil ve diğer menkul değerler) en önemli adreslerinden biri olmuştur. 1980 sonrasında sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle birlikte ve finansal kurumlar (borsa başta olmak üzere) kuruldu, mevcut kurumlar yenilendi. Türkiye’nin uluslararası kredi notu 1992-93 yılında ‘yatırım yapılabilir’ seviyesindeydi. 2000’lerin başında IMF ile yapılan stand by anlaşması sonrasında finansal ve reel sektörde yapılan düzenlemeler ve Avrupa Birliği’ne tam üyelik beklentisinin pompalanmasıyla sıcak para tarihte hiç olmadığı kadar Türkiye’ye giriş yapmaya başladı. 2002-2013 yılları arasında Türkiye’ye giriş yapan sıcak para tutarı toplamda 150 milyar doları aşmıştı! Böylesine büyük bir para girişi doğal olarak ekonomik dengeleri alt üst etti. Türk lirasının aşırı değerlenmesiyle birlikte Türkiye ithalat cennetine döndü. Düşük enflasyon ve düşük faiz oranı geçici bir refah dönemi yarattı. Türkiye, tarihinin en büyük cari açığını bu dönemde verdi. Ekonominin ithalata ve sıcak paraya olan bağımlılığı arttı. Batı’nın Ak Parti hükümetini devirme operasyonlarına başladığı 2013 yılından sonra ise sıcak para hızlı bir çıkış yaptı. 2016’da Türkiye’ye karşı gerçekleştirilen ekonomik ve siyasi operasyonların ardından kredi notu tekrar yüksek riskli ülke sınıfına düşürüldü. Yabancı çıkışı TL’nin hızlı değer kaybı, finansal piyasaların çöküşü ve reel sektörün darbe almasıyla sonuçlandı. Borsa İstanbul 2013’te gördüğü tepe seviyesi olan 550 dolar seviyesine bir daha asla ulaşamadı. TCMB rezervleri hızla eridi, Batı ve Türkiye’deki aparatları tarafından sürekli olarak ‘borç çevirme sorunu olacağı’, ‘ekonominin bir daha toparlanmayacağı’ gibi yalanlar yayılmaya başladı. Oysa 2013 yılında IMF’ye olan borcunu kapatmıştı. Türkiye ihracata ve altyapı yatırımlarına ağırlık vererek, yüksek büyüme performansıyla bu zorlu süreci atlatmayı başardı. Buna rağmen neoliberallerin hiç bitmeyen ‘battık, bittik, mahvolduk’ söylemleri devam........
© Aydınlık
