menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Suriye türü şizofreni

58 33
29.01.2025

İdlib, Halep, Hama, Humus, Dimaşk (Şam), Tartus, Ceble ve Lazkiye’yi ilk kez Batı Almanya’da öğrenciyken 1986’da özel arabamla ziyaret etmiştim. Aslen Halepli olan, Hatay’a evli aile dostu, akraba ve komşumuz rahmetli Selva teyzemizin ricası üzerine ailesine eşya götürdüm. O vakitler Türkiye-Suriye ilişkileri, karşılıklı suçlamalar, Fırat suyu, Müslüman Kardeşler Örgütü (İhvan), PKK ve sol örgütler sebebiyle çok kötüydü. Suriye’den bize, bizden Suriye’ye gidenlerin sayısı nadirdi. Rahmetli Selva teyzemiz arabayı margarin, peçete, yumurta, narenciye, billur tuz ve benzeri eşyalarla doldurmuştu. Şaşkındım. Suriye’de bunlar yok muydu? Nasıl bir ülkeye gidiyordum? Aklımda onlarca soruyla yola koyuldum. Halep’te Selva teyzemizin ailesi arabadaki eşyaları görünce çok mutlu oldular. Suriye şehirleri temiz ve bakımlıydı. Hayat Suriyeliler için de ucuzdu. Ancak birçok eşya ya bulunamıyordu ya da yetersizdi.

Şam Üniversitesi’ne iltihakım 90’lı yılların ortalarında oldu. Batı Almanya ve ABD’de geçirdiğimiz uzun yılların ardından ailece gelmiştik. Bu sefer daha zengin, her şeyin bolca olduğu, çok üreten, tarım ve sanayi ürünlerini yurt dışına ihraç eden, dünyada zeytin yağı üretiminde, ilaç sanayiinde, pamuk ve buğday üretiminde, petrol ve yan ürünlerinde, fosfatta dünya listesinde üst sıralarda bir Suriye’ye şahit olmuştuk. Din hürriyetinde Suriye örnek ülkeydi. Uzaya adam bile göndermişti. Suriye lirası güçlüydü. Maaşlar insanların birikim yapmasına ve hatta sosyal konutlardan kolayca ev almalarına yetiyordu. Hudutlarda “Freeshop” usulü çalışan devasa marketler vardı. 1998’den sonra Suriye’yle ilişkimizi düzelttik. 2000’den sonra bu sefer Suriye hududuna Türk vatandaşlarımız akın akın geliyordu. Suriye’den ucuz yakıt, şeker, alkol, sigara, çikolata, unlu mamuller, ilaç, porselen takımları, elektronik eşyalar, cep telefonları ve benzeri ürünleri almak için çılgınca koşturuyordu. Ülkemize on binlerce Suriyeli geliyordu. Akdeniz kıyısı boyunca boş otel, restoran, dükkan, AVM bulmak zordu. Almanlar Suriyeliler için İskenderun ve Antakya’ya iki adet Primemall açtılar.

O tarihte Suriyelileri bağlasanız ülkemizde durmazlardı. Zira siyasi lider kadro ve Esad’a eleştiri veya kötü laf sokmadığınız sürece Suriye’deki demokrasiyi Amerika’da bile göremezdiniz. 2011’e kadar Suriye’de insanlar hangi dinden veya mezheptensin sorusuna muhatap olmazdı, olmadık. Nerelisin diye sorulur? Şamlıyım, Halepliyim, Tartusluyum, Hamalıyım, Antakyalıyım, İskenderunluyum, İstanbulluyum, Maraşlı veya Mardinliyim diye cevap alırdınız.

Bir gün Amerikan plakalı arabamın gümrük işlemleriyle uğraşırken müdür beyin odasındaki yaşlı bey; “Aracım yok. Şam’a gidiyorsanız sizinle gelebilir miyim?” diye sormuştu. Buyur ettim. Arabada asılı üniversite........

© Aydınlık