menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Dünya barışına en büyük tehdit: Aleviler’

103 18
19.03.2025

Şam’da yaşarken üniversitede N. H. ile tanıştım. Şam’ın maruf “Sünni” ailelerinden. İlerleyen günlerde ailecek yakın olduk. Bayan N. H.’nin eşi avukattı. Eşi Suriyeli bir Kürt kardeşimiz. Üç kız çocukları vardı. Biz tanıştıktan birkaç yıl sonra boşandılar. Üniversitemizde haftada birkaç saat Arap kültürü, edebiyatı ve devrimleri üzerine okutmandı. Muteber ve ikna gücü yüksek BAAS üyeleri “eğitim doktrini” adıyla sözleşmeli olarak birkaç saatliğine üniversiteler, sendikalar ve resmi kurumlarda öğretmenlik yapardı. Bunun için de görev yaptıkları kurumların bütçesinden maaş alırlardı. N. H. maddiyata ve makamda yükselmeye çok tamahkârdı. Hanımefendi, Kültür Bakanlığında görevliydi. İdlib doğumlu Kültür Bakanı’yla ilişkileri limoniydi.

Bunun sebebini Bakan Bey’in “homoseksüel olan özel kalem müdürü ile yaşadığı ilişkiye” bağlıyordu. Bu konuyu uluorta konuşması N. H. ile Bakan Bey arasında sorun yaratmıştı. BAAS Şam Şubesi ile sahip olduğu güçlü bağlantılar sayesinde Bakanlıktaki makamını koruyabildi. Ancak iş yerini başka bir kuruma taşımak istedi. Bu gayesine de hâsıl oldu. Maaşı çok iyi ve hem de masa-altı getirimi çok daha iyi olan Suriye’nin ilk özel okulu sıfatını taşıyan, İngiltere Cambridge Üniversitesi onaylı ve müfredatına bağlı Uluslararası Pakistan Koleji’nin müdiresi oldu. Bu özel okul başlarda sadece yabancı büyükelçilerin çocuklarının okuduğu bir kolejdi.

Beşar Esad yönetimi devraldıktan sonra, yabancı pasaportlu ailelerin çocuklarıyla, çift pasaportlu fahiş zengin Şamlı ailelerin de çocuklarını kaydedebilme imkânı yaratıldı. Yıllarca bu okulda müdür olarak çalıştı. Birçok ev, apartman dairesi ve resmi arabası ve şoförü olmasına karşın, kendisi için ve çocuklarına özel birkaç araba ve özel şoförlere sahip oldu. Sohbetlerimizde BAAS Partisi ve yönetimine toz kondurtmazdı. Başkan Beşar Esad’ın fotoğrafları arabalarını ve ofisini süslerdi. Böyle bir başkana sahip oldukları için ne kadar şanslı olduklarını anlatırdı. Herhangi bir mülahazam veya yapıcı bir eleştirim dahi olsa arkadaş olduğumuzu unutur, saldırgan bir dil kullanır, kraldan daha kralcı kesilirdi.

Bir gün üniversitedeki müdürü olduğum Türkçe Öğretim Merkezi’nde ofisime geldi. Hoşbeşten sonra 1982 Hama olaylarını sormak istedim. Gerçekte neler oldu, ortaya atılan iddiaları hatırlattım. Reaksiyonu beni şoke etmişti;

“Suriye’de misafirsiniz, beğenmiyorsanız Türkiye’ye dönün. Veya eşinin kuyruğuna takıl, Amerika’ya gidin. Biz durduk yerde mi öldürdük? Bu terörist İhvancılar........

© Aydınlık