menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vizyonerliğin iki ucu: Geçmiş ve gelecek

17 17
20.07.2025

50 yıllık siyasi ve sanat hayatımızda gözlemlediğimiz kadarıyla, Türkiye’mizin en büyük probleminin “vizyonsuzluk” olduğunu çok açıkça ve samimiyetle söyleyebiliriz. Bunun, hem de yediden yetmişine, köyünden şehrine, solundan sağına, fakirinden zenginine tüm memleketi zehirleyen bir virüs olduğunu da bilmek gerek.

Vizyon kelimesinin ilk bilinen anlamı “görünüm”dür. Diğer anlamları, daha mecazidir. Vizyon kelimesinin görünüm dışındaki anlamları, “sağgörü ve ileri görüştür”. “Vizyonlu” olarak tabir edilen insanlar, vizyon sahibi yani geleceğe ilişkin bir görüş sahibi insanlardır.

Biz kendi hayat tecrübemizden yola çıkarak, bu geleneksel vizyon tanımına bir küçük ek yaparak, ileri görüşlülük anlamına bir de “geriyi yani geçmişi görmek” boyutunu katmak isteriz. Yani gerek kendi özel hayatımızda gerekse şirket, devlet veya kurumsal anlamda, sadece “ileriyi görebilmek” yeteneğinizin yeterli olmadığını iddia etmek isteriz. Bunu da yarım asırdır üzerinde çalıştığımız ülke ve dünya tarihinin bize öğrettikleri ve gösterdikleri ile belirtmekteyiz.

Daha dün, 49 saat 15 dakika süren bir dinleme ile Cambridge Üniversitesinin yayınladığı “Doğu Roma İmparatorluğu Tarihi” kitabını bitirdik. Tam tamına 1000 senelik bir devletin, bir zamanların o muhteşem imparatorluğunun, “vizyonu bozuk” veya hiç olmayan yöneticiler elinde, nasıl ufalana ufalana 1453 yılında, hem de fazla gürültü çıkarmadan yıkılıp gittiğini izledik, bu binlerce sayfalık tarihte. “Bizans Entrikaları” olarak literatüre ve sözlüklere mal olmuş vizyonsuzluk, sabah erken kalkanın iktidarı ele geçirdiği ve hemen eski imparatorun gözlerini oyup kör ettiği, bir kara-komediye dönüşmüştü sonunda.

Aslında, daha Anadolu’ya gelmeden bozulmaya başlayan Türk harsı da üzerine oturduğu Bizans’ın “vizyonsuzluğundan” zehirlenip, aynen onun akıbetine uğrayacaktı sonunda. Selçuk Bey’in........

© Aydınlık