menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türk insanının 7 öğüt ile sınavı

26 6
23.02.2025

Malezya’ya gitmek üzere aktarma yaptığımız Doha Havaalanı’nın soğuk koltuklarında geçirdiğimiz dokuz saatte, bu haftanın yazısı olarak neler ele alabileceğimizi düşünürken, birilerinin elinde gördüğümüz bir Mevlevi dervişi logosu ile, yazımızın konusuna karar vermiş olduk. Daha doğrusu, yazı kendine karar vermiş oldu böylece. Bazan kararı bizlerin dışında bir şeyler verir ya, bu da öyle bir an oldu herhalde.

Şimdi sorabilirsiniz, durup dururken Mevlâna hakkında bir yazının ne gereği olabilir ki? Burada ele alacağımız konular, artık Türk milletinin o eski günlerinde sahip olduğu, ama otuz sene gibi kısacık bir zamanda kaybettirildiği değer yargıları ve Türklük harslarından bir demet olacak. Bir bakıma eğer Mevlâna kendi zamanının Anadolu insanına da aynı şeyleri hatırlatmak zorunda kalmış ise, bu demektir ki, “Batı cephesinde yeni bir şey yok!” Yine de biz onun aracılığı ile, bu kaybolan değerlerimizi ve Türk milletinin karakter unsurlarını hatırlayalım da belki ise yarar geleceğimiz için.

Belhli Celaleddin, Anadolu toprağının en has Türkmen diyarı Larende (bugünkü Karaman) topraklarından aldığı feyz ile yanı başındaki Konya’da Mevlâna Celaleddin Rumi olur. Konya’nın medreselerindeki en yetkin İslam teorisyeni olarak dört bir yanda ün kazanır. Ama bizim bugün hayran olduğumuz ve Facebook sayfalarında sürekli alıntılarını gördüğümüz hümanist ve evrenselci şiirleri ve felsefesi, o günlerden değildir. Tebriz’in dağlarından kopan gelen bir Türkmen güneşi Şems’tir onun mistik dönüşümünü sağlayan. Artık o, söylediği hemen her şiir ve söz bir atasözü haline gelecek olan bir insan ve insanlık virtüözüdür.

Konya’daki türbesinin yanındaki bakkal dükkânlarından, İstanbul’un çok lüks AVM’lerine kadar her yerde satılan bu yukardaki “Mevlana’nın 7 Öğüdü” de, işte bu mistik dönüşümün sonrasında ortaya çıkan düşünceleridir Celaleddin’in. Ya da bizim bildiğimiz haliyle Mevlâna, Batılıların bildiği adıyla Rumi.

Yirmi birinci yüzyılın giderek karanlıklaşan zamanlarına gerçekten de ışık tutacak nitelikteki bu evrenselci öğütlere, gelin hep beraber göz atalım ve ülkemize, kendimize ve toplumumuza uygulamaya çalışalım bunları. Bakalım muhalefettekilerin ağızlarına dahi almadığı, iktidardaki siyasetçilerimizin de her konuşmalarında mutlaka alıntı yaptıkları ve her 17 Aralıktaki Sheb-i Aruz’da, ağlayan gözlerle sözünü ettikleri Mevlâna Celaleddin Rumi’nin bu 7 öğüdünü, ne kadar tuttuklarını anlamaya uğraşalım.

İktidar sahiplerimizin ve çeşmenin başındaki muhaliflerin gerçekten de en yakından ve en sadık şekilde takip ettiği Mevlâna öğütlerinden birisi budur. Cömertlik ve sürekli vermek ve paylaşmak, yöneticilerimizin en iyi bildikleri şey gibi görünmektedir. Ama Mevlana’nın söylediği şekliyle değil elbette. Ya Mevlana’yı yanlış anlamışlar ya da çok şeyde olduğu gibi kendilerine uydurmuşlar ki, onların cömertliği ve yardımdaki akarsululukları, kendinden olana ve yandaşa doğrudur. Ülkenin tüm maddi ve manevi kaynakları 25 senedir büyük bir cömertlikle kendilerine doğru büyük bir hızla akıp, doldurmadığı tekne ve depo bırakmamıştır. Yandaş........

© Aydınlık