Herkes kendi Godot’unu beklerken
Siz neyi beklemektesiniz acaba? Neden mi soruyoruz? Çünkü, herkes bir şeyi beklemekte bizim memlekette. Sanki devran durmuş, herkes kafasına göre yarattığı bir kurtarıcının, ufukta beyaz atına binmiş halde, karanlıkları yarmasını ümit etmekte.
Kimi tek yolun devrim olduğuna inandığı için “devrimi”, kimi artık giderek lafı daha az edilen “Kızıl Elmayı”, kimileri tek yol İslam dedikleri için “kendi İslamlarını”, kimileri “demokratik özerklik aşığı” oldukları için doğrudan söyleyemedikleri “Kürdistan’ın bağımsızlığını” kendilerine sunacak birini… velhasılı, milletçe beklemedeyiz. Neyi ve kimi beklediklerini bile bilemeyen çoğunluğu da bu bekleme işinin içine katabiliriz kolaylıkla. Böylece de memleketin hemen hemen tamamı, kafasına göre bir beklenti yaratmış, onu beklemekte.
Hani bir de Godot’u bekleyenler vardı ya! Estragon ile Vladimir ikilisi de bizim 85 milyon gibi bekleyip durmaktaydılar o meşhur oyunda. Bahsettiğimiz tiyatro eseri, ünlü İrlandalı yazar Samuel Beckett’in “Godot’u Beklerken” oyunu elbette. Beckett, absürt tiyatronun babalarından biridir. Ve bu oyunu ile anlamını yitiren bir dünyada, karışık kafaları yüzünden yabancılaşmış insanların anlamsız diyaloglarıyla örülmüş, boş bir beklentiden başka gayeleri kalmamış hallerini ele almıştı. Hep beklenen, ama hiç gelmeyen Godot’un kim olduğu çok tartışılmıştır. Sadece yazarının oyuna adını verirken bilebildiği Godot’un, God (Tanrı) ve İdiot (aptal) isimlerinden üretildiği görüşü hakimdir. Belki de her şeyde Tanrıyı beklemenin aptallığını kasteden bir isim gibi.
Seneler önce, Devlet Tiyatrolarının da uzun süre repertuarında bulundurduğu Godot’u Beklerken oyununda, hayatta istediklerine ulaşmak için çaba göstermeyen, ama sadece zamanın onu kendilerine getirmesini bekleyen insanların hikayesi anlatılır. Oyundaki ana karakterler olan ikili Estragon ile Vladimir, kendilerinin de bir şeyler yapabileceklerini düşünmezler bile. Bir şekilde Godot'nun onları bulacağına inanırlar. Ve onu beklerken de yapabilecekleri tüm şeyleri ertelerler. Ve bu bekleyişin sonu hüsrandır tabii ki.
Hani seneler önce Fecri Ebcioğlu’nun bestelediği ve Ajda Pekkan’ın söylediği bir pop parçası vardı ya! Sanki........
© Aydınlık
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)