Kırşehir türküleri söyleyen sanatçılara
Dili kocaman bir deryaya benzetirim, bazı sözcükler bu deryada can çekişirler. Bir yüzücü çıkıp onları kurtarmazsa yok olup giderler. Bazen çevredeki iyi yüzücülere ya da bir cankurtarana iş düşer. Can çekişen sözcükleri yazarlar, ozanlar, türkücüler tıpkı bir cankurtaran gibi kurtarırlar. Saklı Sözlük dil deryasında boğulurken kurtarmaya çalıştığım sözcüklerle doludur.
Sözcükler neden can çekişirler, neden yok olurlar? Bizdeki en büyük neden ilgisizliğimiz, bilinçsizliğimizdir. Yüzyıllardır Türkçenin gerçek kaynağından uzak durmamız, kendi dilimizi hor görmemizdir. Yazı dilimizin kuruluş aşamasında Osmanlı aydınının gerçek Türkçeyi, halkın dilini “lisan-ı avam” diye aşağılamasıdır en büyük nedeni.
Çok sevdiğim bir ağıtta geçen “derilmek” bu binlerce sözcükten biridir. Yazık ki türkücülerimiz “dirilmek” yapmışlar bu sözcüğü. Çocukluğumda çevremden, yakınlarımdan çok duydum. “Bozmak-bozulmak” gibi, “dermek-derilmek” de var bizim dilimizde. “Derilmek”, dermek eyleminin edilgin biçimi… “Dernek”, “derlemek”, “derme çatma” aynı kökten gelir. “Derneşik”, “derneşmek” de var ama hele şu “derilme”yi size bir anlatayım. Toplanmak, bir araya gelmek, organize olmak anlamında çok duyduğum bu sözcükle gene çocukluğumda bir ağıtta karşılaştım: Yarın bayram gelir âlem derilir/ Ana baba yavrusuna sarılır/ Yetim olanların boynu burulur…
Hemşerimiz Âşık Seyfullah yerli yerinde güzel kullanmış. Halk dilinin güzel bir sözcüğünü gün ışığına çıkarmış. “Derilmek”i yukarıdaki dizeyle birlikte Saklı Sözlük’e aldım.
Bu türkünün de bütün ağıtlarımız gibi acıklı bir öyküsü var. Yıl 1959-1960… Hirfanlı Barajı’nın tarlalarımızı yuta yuta büyüdüğü günler… Âşık Said’in köyü Toklümen baraja en çok toprak veren köylerimizden. Devletten aldıkları istimlak paralarını tabancaya, kurşuna verdiler. Çoluğun çocuğun elinde tabanca… Havaya, yere, suya sıkıp durdular. Kurşunları en çok da topraklarını........
© Aydınlık
