menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sanat ve sanatçıya boykot!

12 12
04.04.2025

Temelde yerel ve merkezi yönetim mantıkları kültür-sanat alanına; "memur sanatçı" mantığı ile yaklaşır. Mesele kamusal yönetim değil politik kazanç ya da şirket kârlarıdır

Sivil toplum hizmetlerini rant kapısı haline getirmenin en kestirme yolu şirketleştirme, taşerona teslim etme yani özelleştirmedir. Özal liberalizmiyle gündemimize giren özelleştirme; toplum yaşamına "bir parmak bal tattırarak" yola çıkmış, süreç içinde emeği ve ulusal birikimi köleleştirerek yoluna devam etmiştir. "Balayı günlerinin yüz görümlüğü" olarak özel televizyonlar, gümrük kapılarının açılması, ithal arabalar vs. toplum yapısında ciddi bir dönüşümü ve bireycilik canavarının uyandırılmasını sağlamıştır.

Tekelleşen ve yalnızca kendisiyle yarışan yerli sermaye ise bir anda başka bir devle karşı karşıya kalmıştır. Yerli üretimin kendini gözden geçirip üretim kalitesini ve hacmini geliştirmesi gerekirken dışa bağımlı bir üretim ve ekonomi modeline esir edilmiştir. Kamu işletmelerinin gözden düşürülmesi ve pazarlanması bu süreçte tohumlanmıştır.

Sosyal yaşam özelleştirme eli ile metamorfoza uğratılıp; köşe dönmecilik, fırsatçılıkla toplum yapısına asıl büyük darbe indirilmiştir. Minare çalınmamış düpedüz yıkılmış yeni tapınağın kapısına “Serbest Piyasa” ya da “Rekabet Ortamı” tabelaları asılmıştır.

Her gelen iktidarın yol haritasında değişmeyen istasyon, özelleştirme politikalarıydı. Asıl büyük tehlike, sosyal devlet anlayışının devlet eli ile özelleştirilmesiydi. Özel okullar, hastaneler, sağlık sigortaları, bankacılık sistemi, ulaşım, haberleşme gibi stratejik alanlar globalizmin sofrasına altın tepsi ile sunuldu. Her ne kadar "devlet kontrolünde" olduğu iddia edilse de bu gemi artık uluslararası sermayenin ve siyaset kamplarının dümen suyuna........

© Aydınlık