menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çağdaş Sanatın Sahtekârlığı - 4 Eserin önüne geçen bağlam

7 11
09.11.2025

Bağlamın eserin önüne geçmesi, çağdaş sanat eleştirilerinde yabana atılamayacak bir sorun. Lesper’in dogma listesinde de öne çıkan sorunlardan biri bu. Buna rağmen çağdaş sanat tartışmalarında neredeyse sessizce kabullenildiğini söylemeliyim.

Çağdaş sanat tarihinin engebeli yolunda filizlenmiş bir eğilim aslında, bağlamın eserin önüne geçmesi. Denilebilir ki Duchamp’ın pisuarından beri, nesnenin kendisi değil, ona iliştirilen söylem öne çıkıyor. Bu başlarda bir iddiaydı aslında: Nesnenin anlamını değiştirmek, nesneyi de dönüştürecekti. Ancak bugün, eserden önce dosya metinleri, katalog yazıları, küratöryal açıklamalar ve PR çalışmaları geliyorsa artık ortada bir iddia yok demektir; bir norm var artık ortada. Yani sanat eseri, bağlamın dipnotu gibi. Bağlam bir açıklama değil, meşruiyet kaynağı; gövdenin kendisi. Öyleyse bağlam için, bu yönüyle, bir anlam rejimi denilebilir: Sanat kurumlarınca üretilir, içeriden konuşur ve kendini dışarıya kapatmıştır. Eser, estetik değeriyle değil, bağlamla kurduğu söylemsel ilişkinin bir fonksiyonu olarak değerlendirilir. Göze, duyguya, sezgiye değil metne, etikete, referansa hitap eder.

(Derin bir kırılmayla karşı karşıyayız. Çünkü eserin önüne geçince bağlam, ortalama bir sanat sevicisi artık, sanatın özerkliği ile biçimsel özgürlüğü karıştırmaktadır. Zaten amaç biraz da budur. Brecht’in dediği gibi araçlar, amaca göre sorgulanabilir. Yaptığım budur; aracı, amaca göre sorguluyorum.)

Sanatta özerkliğin kaynağına yolculuk yapmak zorundayız o hâlde. Bu yolculuk, insanlık tarihinin en çetrefilli gerilimlerinden biri gibi görünecektir ilkin. Çünkü sanat, bir yandan, toplumsal maddeden üretilir ama diğer yandan, kendini koparmak ister o maddeden. Öyleyse sanatta özerkliğin birincil kaynağı, maddeyle kurulan ilişkidedir ve buna bağlı olarak, biçimsel gerilimlerdedir. Şiirin dili, müziğin ritmi, bir tablonun rengi kendi iç kurallarını yaratmıştır. Bu kurallar, toplumsal ve politik olandan bağımsız değildir ama, oraya indirgenemezler de. Sanatçıyı yönlendirir biraz da malzeme, yer yer direnç gösterir; yolunda giderse sınar ona. İçsel bir zorluktur bu, doğru. Ancak bu zorluk yaratmıştır özerkliği. Eser, dışsal bir amaca araç olarak doğmuş ve kendine ait bir zorunluluk olarak yürümüştür yolunda.

Kuşkusuz........

© Aydınlık