Belge yoksa ne tarih olur ne de bellek
Cumhuriyet gazetesinde çalıştığım yıllarda ülkemizin en saygın liselerinden birinin mezunlarının oluşturduğu bir vakfın üst düzey yetkilisiyle okulun tarihinin yazılması konusunda bir konuşma yapmıştık. Sohbet sırasında yaklaşık bir asırlık geçmişe sahip olan okulun kendisiyle ilgili bir arşive sahip olup olmadığını sondum. Aldığım yanıt olumsuz olunca, bu tür arşivin -biraz değil, bir hayli geç de olsa- koleksiyoncu, müzayede ve de eğitimle ilgili kişi ve kurumlardan bağış ya da satın almalarla oluşturulması yoluna gidilmesini teklif ettim. Vakfın en üst yetkilisi önerime sıcak baktı, ancak küçük (!) bir çekincesi vardı. O da oluşturulacak arşivin kitap bittikten sonra alınan fiyatla satılıp satılamayacağı idi.
Gıda sektörünün geçmişi bir hayli eskilere varan tanınmış bir ürününün yine bir kitabının oluşturulması istendi. Ancak benzer sorun bu firmada da benzer bir şekilde karşımıza çıktı. Onca geçmişlerine karşın kitabı yapılmak istenen örünün birkaç basın ilanından başka ellerinde hiçbir şey yoktu. Tabii kitabın yapılması da mümkün olmadı.
İstanbul’un en ünlü kuruluşlardan biri de gazetelere ilan vererek kendi firmalarıyla ilgili her bir belgeyi alabileceklerini duyurdu. Tüm, koleksiyoncular ve de ephemeracılar harekete geçti. Ancak sonuç yine aynıydı. Hiçbir şey- ya da kitaba girecek dişe........
© Aydınlık
