menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

9 bin parçayı Berlin’e kaçırdı:

34 30
08.12.2025

Arkeolog Schliemann'ın Gözünden Homeros ve Troya: Troas'ta Yolculuk

Alman arkeolog Heinrich Schliemann, hakkında en çok spekülasyona sahip arkeologların başında geliyor. Fakat bir de işin öteki yönü var ki, işte o pek çok kişinin, onun yaptığı birçok hatayı görmezden gelmesine sebep oluyor ve hatta saygı duymasına yol açıyor. Peki nedir Schliemann’ı hem böylesine tartışma oklarının hedefi haline getiren hem de göklere çıkaran şey? Elbette Homeros'un İlyada'sında geçen antik çağın en büyük savaşının yaşandığı yer olarak anlatılagelen, “Kutsal İlion” şehri olarak da anılan “Troya”yla olan ilişkisidir onun ismini tüm dünyaya duyuran.

Bu “dahi ve deli” bilim insanının hayatına daha yakından bakalım ve sonrasında Homeros’un dünyasına, antik metinlere, Troya Savaşı’na, Troya Antik Kenti’ne, Çanakkale’ye, Anadolu’ya, Yunan mitolojisine, arkeologluk ve defineciliğe ve tüm bunların Heinrich Schliemann’la bağlantılarına geçelim.

1822 yılında, Almanya’da doğdu Heinrich Schliemann. Hali vakti yerinde olmayan, yoksul bir babanın oğlu olarak yaşama başladı ve küçük yaşlardan itibaren pek çok işte çalıştı. Çok iyi bir belleğe sahip olduğu söylenen Schliemann, kimi kaynaklara göre 8, kimi kaynaklara göre de 13 dili okuyup yazabilecek bir seviyeye ulaştı. Bakkal çıraklığıyla başlayıp, gemilerde miçoluk yaptığı iş kariyeri 20 yaşına dek tıpkı ailesi gibi fakirlik içinde geçti. 24 yaşında Rusya’ya gidip kendi şirketini kuran, ardından ABD vatandaşlığı alan ve uzun yıllar iş hayatıyla dolu bir yaşam geçiren Schliemann, artık bir milyonerdir ve klasik iş yaşantısı onu tatmin etmemektedir.

Henüz 7 yaşındayken bir doğum gününde babası tarafından Homeros’un İlyada destanı hediye edilir kendisine. Sayısız kez okuduğu İlyada ve Odysseia’yi âdeta ezberleyen Schliemann 36 yaşında arkeologluğa soyunur. Kazanacağı kadar para kazanmıştır, hayallerinin peşinden gitmenin vakti gelmiştir, İlyada’da anlatılan o kadim Troya kentini arayacak ve bulacaktır. Zira motivasyon kaynağı çok güçlüdür. Çocukluktan beri süregelen bir düş söz konusudur ve bunu başarmak hayatının nihai hedefi haline gelmiştir.

Antik çağın en önemli yazarı olmasının yanı sıra, dünya edebiyatının da çok şey borçlu olduğu Homeros’un İlyada destanı, her yönüyle oldukça zengin bir anlatıdır. Öykü, karakterler ve anlatım teknikleri bakımından hem edebiyatın başlangıç noktalarından birini oluşturur hem de aradan binlerce yıl geçmesine rağmen tartışmasız zirve noktalarından biridir. Onun kadar güçlü öykü anlatımına sahip yazarlar ender çıkmışsa da neticede hiçbir yazar bir Homeros değildir.

Coğrafi anlamda da çok zengindir İlyada anlatısı. Homeros’un süslü cümleleri, tanrılar ve insanları bir araya getiren zengin mitolojik anlatımının yanı sıra, bahsettiği bütün yer isimleri gerçektir ve Homeros sonrası tarihçiler tarafından da gerçek oldukları ispatlanmıştır. Homeros’un bu yerleri görmeden eserlerini oluşturmuş olma ihtimali zayıftır çünkü betimleme gücü, bahsettiği her yeri gezdiğini vurgularcasına etkilidir. İda Dağı ve Troya da bu yerler arasında şüphesiz en önemli iki noktadır.

Antik Yunan uygarlıkları ve Antik Anadolu uygarlıklarını karşı karşıya getiren, on yıldan fazla sürdüğü söylenen büyük bir savaş yaşanıyor Troya’da. Antik Yunan’da halk ve tanrıların iç içe geçmiş yaşantıları Homeros’un mitolojik anlatımıyla yeniden yaratılıyor ve karşımıza Olimpos’un yüce tanrılarının da müdahil olduğu bir savaş çıkıyor. Yunan uygarlıklarını ifade etmek için “Akhalar” ifadesini kullanıyor Homeros ve savaşın karşı cephesine ise kutsal İlion şehrinin sakinlerini, Troyalıları yerleştiriyor. Yüzlerce gemiyle ve Akhilleus, Aias, Odysseus, Agamemnon gibi en büyük kahramanlarıyla denize açılan Yunanlar, karşılarında müthiş bir savunma yapan Troyalıları buluyor.

Yalnızca Troyalılar değil, başta Likya, Pisidya, Karya, Trakya uygarlıkları da dahil olmak üzere, bütün bir Anadolu’ya yayılmış olan halklar ordularıyla Troya’da hazır bekliyor. Bir beka meselesi haline geliyor savaş, her şey Troya’nın düşmemesi için. Eğer bu kutsal şehir düşerse, bir devir kapanacaktır çünkü ve hiç kimse bunun gerçekleşmesini istemez. Belki bir diğer büyük örneğini J.R.R. Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi'nde insanların orklara karşı bir araya gelip omuz omuza çarpıştıkları zaman göreceğimiz ölçütte bir dayanışma görüyoruz Anadolu halkları arasında. Kim bilir belki de Tolkien’in esin kaynağı da Troya Savaşı’dır?

Tarih öncesi arkeoloji çalışmalarına ilgi duyan Heinrich Schliemann, kısa bir süre buna yönelik eğitim de alır ve yönünü ilk olarak Yunanistan ve........

© Aydınlık