Avrupa Birliği’nin güvenlik ve savunma çıkmazı
Avrupa Birliği'nin askeri-sanayi kompleksi şu anda büyük bir savaşa hazır değil. Tüm Batılı askeri analistler bu konuda hemfikir. Ukrayna savaşı ile birlikte bu bariz bir şekilde ortaya çıktı. Zaten zayıf olan savunma gücü Ukrayna’ya verdiği askeri destek ile stoklarını eritti ve daha da zayıfladı. Avrupalıları kendi güvenlikleri ve savunmaları için daha fazla harcama yapmaları çağırısında bulunan ABD Başkanı Donald Trump'ı haklı bulan Avrupa diplomasisinin yeni başkanı Kaja Kallas 22 Ocak'ta “üç ayda (...) bizim on iki ayda ürettiğimizden daha fazla silah ve mühimmat” üretebilen bir Rus savunma sanayisi karşısında daha tutkulu ve fazla “yatırım yapma” çağırısında bulundu. Polonya Başbakanı Donald Tusk'ın ise 22 Ocak'ta Strazburg'daki Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada “Avrupa hayatta kalmak istiyorsa silahlanmalıdır” dedi. Savunma silahlanma Avrupa Birliği’nin yakıcı gündemi olmaya devam ederken üye ülkeler arasındaki ayrılıklar da su yüzüne çıkmaktadır.
Ukrayna savaşı sadece askeri gücü artırmayı değil üye ülkelerin kendi aralarındaki farklılıklar da ortaya çıktı. NATO'nun kendi içinde de Avrupa devletleri dağınık durumdadır. Örneğin Macaristan Başbakanı Victor Orban Ukrayna’ya yardımlar ve Rusya’ya yaptırımlar konusunda zorluk çıkarıyordu.
Ukrayna savaşı gerçekten Avrupa’nın kaderini değiştirdi. Genel anlamda bir çıkmaz ve yenilgiyi yaşayan Batı, Ukrayna savaşı ile birlikte İkinci Dünya Savaşı’ndan buyana görülmedik bir siyasi ve ekonomik krizin içine girdi.
Güvenliğini NATO’ya dolayısıyla ABD’ye teslim eden, askeri araç gereç, silah ve mühimmatının çoğunu Avrupalı olmayan şirketlerden alması AB’nin savunması açısından büyük bir handikap oluşturuyor. Trump’ın izleyeceği Avrupa politikasıyla birlikte Avrupa Savunması gündemin ilk sıralarına yerleşmiş durumda. Avrupa savunmasını güçlendirmek istiyor.
Trump'ın, yirmi üçü AB üyesi olan NATO müttefiklerinden, şu anda ortalama %2 olan GSYH'lerinin %5'ini savunmaya harcamalarını talep ettiği şu günlerde konu daha da aciliyet kazanmış durumda. Uzmanların görüşüne yer veren Le Monde gazetesi “Halihazırda Üye Devletler bu eşiği aşacak paraya sahip değil: Eski Kıta'nın en büyük ordularından üçüne sahip olan Fransa, İtalya ve Polonya da dahil olmak üzere AB üyelerinin üçte biri şu anda aşırı açık prosedürü altında” olduğunu yazıyor.
Jacques Delors Enstitüsü Başkan Yardımcısı Nicole Gnesotto areion24.news sitesine yaptığı açıklamada bunun nedenin “Rus tehdidi ve Trump ile birlikte ABD’nin belirsizliği” olduğunu ifade ediyor. “Avrupalıları savunmaya daha fazla harcama yapmaya, savunma sanayilerini uyumlu hale getirmeye ve silahlarını modernize etmeye iten de budur” diyor. Gnesotto “Eğer NATO Avrupa savunmasının temel direği ise, ABD olmadan Avrupa savunması mümkün müdür?” sorusuna şöyle cevap veriyor: “Tarihsel olarak, NATO'nun kuruluşundan bu yana, Avrupa'nın savunması ABD olmadan düşünülemezdi. Ve Avrupa'da hiç kimse Washington'un Eski Kıta'nın koruyucusu rolünü terk etmesini istemiyor. Dolayısıyla Avrupa'da savunmamızı Amerika olmadan düşünemeyeceğimizi düşünmeye devam ediyoruz.”
Bunun böyle süremeyeceğini belirten Gnesotto “Avrupalılar kendi güvenlikleri ve savunmaları için sorumluluk almaya başlamalıdırlar, başka seçenekleri yoktur” diye devam ediyor.
Avrupa ve savunma konularında Uzman Nicole Gnesotto’ya sorulan en ilginç soru şu “Son Avrupa seçimlerinde ve aynı zamanda Üye Devletlerde ulusal düzeyde aşırı sağın yükselişini gördüğümüz bir dönemde, milliyetçiliğin yükselişinin Avrupa güvenliği üzerindeki etkisi ne olacak?”
Gnesotto’nun cevabı ise şöyle: “Ortak bir savunma nihayetinde birlikte ölmek anlamına gelir. Bu da Üye Devletler arasında yüksek derecede bir dayanışma ve siyasi bütünleşme yönünde bir çaba gerektirir. Ancak son Avrupa seçimlerinin sonuçları göz önüne alındığında, çok sayıda Avrupa ülkesinde milliyetçilik ve........
© Aydınlık
