menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mevcut koşullarda demokratik bir anayasa inşa etmek mümkün değil

49 43
11.06.2025

Toplumun istek ve ihtiyaçlarıyla örtüşmeyen köhnemiş bir zihniyetle, hukuk güvenliğinin yok edildiği, ifade ve medya özgürlüğünün bulunmadığı bir ortamda, surların arkasında anayasa yapma girişiminin toplumsal, siyasi ve hukuki bir meşruiyeti bulunmamakta.

Adil yargılanma hakkının çiğnendiği, tabii hakim ilkesinin yok edildiği, yürütme organını tek başına temsil eden partili cumhurbaşkanının yargıyı açık beyanlarıyla etkilediği, Anayasa Mahkemesi kararlarının yargı mercileri ve idare tarafından uygulanmadığı bir yerde iktidarın anayasa inşa etmeye kalkışması kabul edilemez. Ülke hukuku yerlerde sürünürken, AİHM kararları Anayasaya rağmen uygulanmazken, evrensel hukuk ilkeleri yok sayılırken ortaya atılan “yeni anayasa” söyleminin bir karşılığı bulunmamakta.

Kuşkusuz Devlet Bahçeli eliyle uygulamaya sokulan iktidarın arkasındaki derin devlet aklının, demokratik bir anayasa yapma gibi bir niyeti yok. Amaç ABD-İsrail Ortadoğu politikaları istikametinde Kürtlerin bazı hak taleplerini minimalize ederek karşılamak, iç cepheyi milli hukukla güçlendirip otokrasinin ömrünü uzatmak.

Anayasayı uygulamayan, evrensel hukuku dışlayan, “seçimli mutlakıyetçi rejimi” pekiştirmeye çalışan bir iktidarla demokratik bir anayasa yapma eylemine iştirak etmek ancak bir gaflet halini gösterir. DEM’in isteği olan siyasi hükümlülerin tahliyesi talebine dahi karşılık veremeyen bir iktidarın Kürtlere tarihte olduğu gibi yeni bir hayalkırıklığı yaşatmayacağının garantisi bulunmamakta.

Devlet tarafından ele geçirilen yürütme üzerinden yasama, ve yargıyı araçsallaştırmak geleneksel bir durum. Muhalefet partileri de devlet iktidarının kırmızı çizgileri içinde hareket etmeyi ve onunla uzlaşmayı öğrendiler. İlk defa toplumsal muhalefet iktidarın meşruiyetini sorgulama arayışı içinde bir mecra buldu. Bunu hırsları aklını aşmış bir iktidarın şişmiş özgüveni sağladı.

Ceza muhakemesi hukuku uygulaması yapan bir kısım savcı ve hakimlerin eliyle son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve bürokrasisine, ilçe belediye başkanlarının önemli bir bölümüne üst üste yapılan siyasi saikli operasyonların toplumun dinamik kesimlerinde yarattığı reaksiyon göz önüne alındığında iktidarın meşruiyet zeminini kaybettiği görülmekte.

Bu zemin kaybında emeği ile geçinen kesimin milli gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle aldığı payın küçülmesinin, önemli bir kesimin gelirinin açlık sınırı , yüksek hakimlikten emekli olanların dahi gelirinin yoksulluk sınırı altında kalmasının dolayısıyla orta sınıfın yoksullaşmasının etkisi önemli. Yolsuzluk artarken yoksulluk derinleşmekte.

Rakip cumhurbaşkanı adayının diplomasının neden, amaç, yetki, şekil unsurları yönünden sakat, hukuk aleminde yoklukla malul bir idari işlemle iptal edildiği, basit şüphe dahi teşkil etmeyecek gerekçelerle tutuklamalar yapıldığı, ana........

© Artı Gerçek