Sol meslektaşım, sendikal yoldaşım Altan Öymen...
73 yılı bulan muhalif gazetecilik yaşamımda müstesna yeri olan değerli meslektaşlarımdan birini daha kaybettim… Dün sonsuza yolcu edilen sevgili Altan Öymen’i 1953 yılından beri tanıyorum. Benden dört yaş büyük olan Altan'la gazetecilik mesleğine 50'li yılların başlarında katılmıştık. Ben İzmir'in tek muhalif gazetesi olan Sabah Postası'nda çalışırken Altan da Ankara'da Ulus Gazetesi'nde çalışıyor, aynı zamanda benim çalıştığım gazetenin Ankara muhabirliğini yapıyordu.
1950 seçimlerinde demokrasi ve özgürlük vaadleriyle 27 yıllık CHP iktidarına son veren Demokrat Parti nasıl bir demokrasi ve özgürlük düşmanı olduğunu, iktidarının daha ikinci yılında ortaya koymuştu… Kore’ye bir tugay gönderip Türk silahlı kuvvetlerini ABD’li generallerin komutasındaki NATO’nun emrine verdikten sonra buna karşı çıkan Barışseverler Cemiyeti kurucularını hapse mahkum ettirmiş, yıllardır zindanda çile çekmiş olan Nazım Hikmet’i vatandaşlıktan atmış ve ünlü 1951 Komünist Partisi tutuklamalarını başlatmıştı.
Hemen ardından, 15 Aralık 1953’te, Cumhuriyet Halk Partisi’nin mallarıyla birlikte partinin yayın organı olan Ulus Gazetesi’ne de el konulmuştu… Ulus’un ve onun yerine yayınlanmaya başlayan Yeni Ulus’un temel direklerinden biri Altan Öymen'di, o da hükümeti eleştirdiği için de 1955 yılında gözaltına alınmıştı.
Aynı yıl Kıbrıs gerilimini bahane ederek başta Rumlar olmak üzere gayrimüslim vatandaşlarımıza karşı 6-7 Eylül pogromunu yaptıran DP iktidarı, olayların ardından hemen sıkıyönetim ilan etmişti. Ne ki, tutuklananların başında ne olayları tahrik edenler ne de yağmacılar geliyordu. İstanbul’da başta Aziz Nesin, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo olmak üzere 48 komünist aydın tahrik ve tertip suçlamasıyla tutuklandılar. Piyango İzmir'de çalıştığım Sabah Postası gazetesine de vuracaktı. Olaylardan bir hafta sonra bizim gazete sıkıyönetim tarafından kapatıldı, gazetenin yayın yönetmeni Orhan Rahmi Gökçe tutuklandı.
İktidarın basına baskıları arttıkça az sayıdaki muhalif gazetelerde çalışan genç gazeteciler olarak hem Gazeteciler Cemiyeti, hem de Gazeteciler Sendikası yönetimlerinde daha aktif yer almaya başladık. Ben İzmir’de her iki kuruluşun da yönetimlerinde yer aldığım için ortak toplantılara katılmak üzere sık sık İstanbul’a ve Ankara’ya gitmek zorundaydım. Bu çalışmalar sırasında Altan’la dostluğumuz daha da pekişmişti… O dönemde Türk Ceza Yasası'nın 141 ve 142. maddeleri başımızın üstünde Damokles'in kılıcı gibi dururken Altan sol düşünceye yakınlığını defalarca ifade etmişti. Ayrıca, beni o dönemin birçok muhalif siyasetçisi gibi, Ulus Gazetesi’nde çalışmakta olan Bülent Ecevit ile tanıştıran da Altan olmuştu.
Sendikal plandaki çalışmalarımızda İzmir’de Demokrat İzmir Gazetesi yayın yönetmeni Şeref Bakşık, İstanbul’dan Milliyet Gazetesi genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi, Ankara’dan da Ulus Gazetesi yayın yönetmeni Altan Öymen’le sürekli ilişkideydik. Altan da, son yıllarda yayımlanan “Umutlar ve İdamlar” adlı anılarında o günleri şöyle anımsıyor: “İstanbul Sendikası’nın başkanı Abdi İpekçi ile İzmir Sendikası’nın yöneticileri Şeref Bakşık ve Doğan Özgüden’in de o yöndeki çalışmaları önemli ve sonuç alıcıydı. O aşamayı daha sonra başka gelişmeler de izleyecek ve gazeteci sendikalarının birlikteliği pekişecekti.”
Bu birlikteliği sağlayan, yönetiminde Altan’ın da benim de yer aldığımız Türkiye Gazeteciler Sendikaları Federasyonu’nun kuruluşu olmuştu…
ALTAN ÖYMEN'İN YÖNETİMİNDE ÖNCÜ GAZETESİ SERÜVENİMİZ
27 Mayıs darbesinden sonra Türkiye Gazeteciler Sendikaları Federasyonu’nun bir toplantısı için Ankara’ya gittiğimde, oradaki arkadaşları büyük bir heyecan içinde gördüm. Yepyeni bir gazetenin hazırlığı içindeydiler.
İlk ağızda anımsadıklarım: Altan Öymen, Ahmed Arif, Oktay Ekşi, Nilüfer Yalçın, Mete Akyol, Mustafa Ekmekçi, Yaşar Aysev, Mustafa Özkan, Erdoğan Tokatlı, Sermet Çağan, Örsan Öymen, Erdoğan Örtülü, Hıncal Uluç… İsmi bile konmuştu gazetenin: Öncü... Hiçbir patron baskısı olmadan özgür yayın yapacak, ilerici, demokratik bir çizgi izleyecekti. Gazetenin genel yayın yönetmenliğini Altan Öymen, başyazarlığını ise SBF’nin seçkin öğretim üyelerinden, DP’ye muhalefetiyle tanınmış olan Prof. Aydın Yalçın yapacaktı.
Gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş bulunan Altan "İzmir’den bize yardımcı olabilir misin?" diye sormuştu. Ben Abdi İpekçi’nin isteği üzerine 1959 yılından beri Milliyet Gazetesi’nin Ege Bölgesi temsilciliğini üstlenmiştim… "Tabii ki olurum, ama ben Milliyet’in temsilcisiyim. Ancak oraya yazamadığım ya da yazıp da bastıramadığım haber ve röportajları size geçebilirim" demiştim.
İzmir’e döndükten birkaç gün sonra İstanbul’a geçeceğim haberleri düzene koyarken Abdi İpekçi beni arayarak sormuştu: "Doğan sen Milliyet’ten istifa mı ettin? Öncü’nün afişlerinde İzmir Temsilcisi olarak senin adın var."
Sadece yazı yazmaya söz verdiğim halde “temsilci” olarak anons edilmiş olmama tepki göstermekte son derece haklıydı. Yine de dinamik bir kadroyla yayına başlayan yeni gazetenin Türkiye basınında gerek içeriği, gerekse tekniğiyle bir dönüşümü temsil edeceğine inandığım için Milliyet’ten istifa ederek Öncü’nün temsilciliğini üstlendim.
Milliyet’ten ayrılmama rağmen sendikal haklar ve basın özgürlüğü konusunda mücadele birlikteliğimiz Ankara’da Altan........
© Artı Gerçek
