menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Brüksel'de 'sol' sürprizler!

33 3
24.02.2025

Hem Avrupa Birliği'nin, hem de NATO'nun yönetim merkezi olan Brüksel kenti üzerinde kara bulutlar son zamanlarda iyice yoğunlaştı... Bir yandan ABD Başkanı Trump'ın Ukrayna kördüğümünü de bahane ederek bu iki uluslararası kuruma karşı başlattığı saldırı, öte yandan genel seçimlerin yapıldığı Haziran'dan bu yana sekiz aydır Brüksel bölge hükümetinin kurulamamış olması kenti yönetenleri olduğu gibi orada yaşayanları da kara kara düşündürmekte...

Kolay değil... ABD'nin NATO'ya askeri ve maddi desteğini çekmesi, AB ülkelerine başta gümrük vergisi artırımı olmak üzere yeni ekonomik yaptırımlar uygulaması, dahası Ukrayna bunalımının çözümü için Rusya ile bire bir ilişkiye girerek Belçika dahil tüm Avrupa ülkelerini görüşmelerden tamamen dışlaması Berlin, Paris ve Londra gibi, Brüksel'deki iktidar sahipleri için de pek hazmedilir bir darbe değil...

Bu nedenledir ki, NATO'nun Brüksel hava alanına giden Léopold III Bulvarı üzerindeki karargahı ile Avrupa Birliği'nin Schuman Meydanı'ndaki Komisyon ve Konsey binalarında tam bir panik yaşanıyor.

NATO'nun genel sekreteri Hollandalı Mark Rutte geçen hafta Münih'teki 61. Güvenlik Konferansı'nda, üye ülkelerin gayrisafi ulusal gelirin yüzde 2'sini savunma harcamalarına ayırmasının son gelişmelerden sonra yetersiz kalacağını vurgulayarak bu oranın daha da yükseltilmesi gerektiğini açıkladı.

NATO'nun genel merkezini barındıran Belçika zaten bu yüzdeye hiç ulaşmamıştı, örneğin 2024 yılında sadece yüzde 1,3 ile 31 üye ülke arasında sondan dördüncü sırada yer almaktaydı.

Flaman milliyetçi partisi N-VA'nın liberal ve hristiyan partilerle kurduğu yeni federal hükümetin önüne koyduğu öncelikli görevlerden biri, savunma harcamaları yüzdesini, diğer kalemlerde kısıntılar yaparak yüzde 2'nin üzerine çıkartmak oldu.

Ancak bunun gerçekleştirilebilmesi için tek çare, özellikle sosyal harcamalarda kısıntıyı amaçlayan bir kemer sıkma politikasını uygulamaya koymak oldu.

Belçika’da kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 100’ü, bütçe açığı da yüzde 5'i aşıyor. Oysa, Avrupa Birliği kurallarına göre, üye ülkelerin kamu borçları oranının yüzde 60'ı, bütçe açığı oranının da yüzde 3'ünü geçmemesi gerekiyor.

Yeni hükümetin, bu oran ayarlamasını gerçekleştirebilmek için işçi ücretlerinde fiyat endekslerinin değişimine göre otomatik artışa son verileceğini, emeklilik, işsizlik, hastalık ödentilerinde, her türlü sosyal ve kültürel harcamada kısıntıya gidileceğini açıklaması üzerine Belçika çapında kıyamet koptu.

İlk tepki olarak 13 Şubat'ta sendikaların çağrısı üzerine 100 bin'e yakın yurttaş Brüksel'de kitlesel protesto etkinliği yaptı. Bunun ardından da kamu hizmetlerinde, hava, kara ve demir yollarında, çeşitli üretim sektörlerinde kitlesel grevler başlamış bulunuyor.

Belçika'nın girdiği bu çalkantılı dönemin acısını en çok çekecek olanlar ise, hiç kuşkusuz, başkent Brüksel'de yaşayanlar olacak. Çünkü, federatif bir devlet olan Belçika'da geçen Haziran'da yapılan yasama seçimlerinden sonra federal hükümet ile Flaman, Valon ve Alman bölgelerinin yerel hükümetleri kurulduğu halde, Brüksel bölgesinde en yüksek oyu almış liberal parti MR (%,95) ile sosyalist parti PS (",05) şu satırları yazdığım ana kadar kendi aralarında bir hükümet kuramadıkları gibi, daha az oy almış diğer partilerle bir koalisyon anlaşması yapmayı da başaramadılar.

Federal devlet yapısında Brüksel bölgesinin özelliği, 89 üyeli bölge parlamentosunda Fransızca konuşan partilerin 72, Flamanca konuşan partilerin ise 17 koltuğa sahip olmalarıdır. Bu parlamentonun oluşturacağı bölge hükümetinde ise bir başbakanın yanısıra Fransızca grubundan ve Flamanca grubundan eşit sayıda 2'şer bakanın yer alması gerekir.

Aylardır süren pazarlıklarda, hükümette yer alacak 2 Flaman bakandan birinin milliyetçi Flaman partisi N-VA'dan olmasına Sosyalist Parti PS........

© Artı Gerçek