Türkiye’nin güvenliği açısından Kanal Erdoğan
Sebep ve ihtiyaç yokken CB Erdoğan tarafından getirilen Kanal İstanbul tartışması ortalığı yine fazlasıyla karıştırdı. İstanbulluların w,2’sinin de katıldığı itiraz durumları az buz değil. Mesela:
11’er milyonluk Paris ile Londra’yı 16 milyonla sollamış İstanbul’da su havzalarını vurmak, ekolojik dengeyi bozmak.
Tarım ürünleri zaten tehlikede olan ülkede sulak tarım alanlarını yapılaştırmak.
Bağcılar'ın 3,5 katı bir alanı imara açarak en az 2 milyonluk yeni bir İstanbul daha icat etmek.
Fay üzerinde planlanmak yüzünden deprem tehdidine açık olmak.
Yabancı artışının tepki doğurduğu bir ülkede bu alanı Arap TV’lerinden reklam ederek cep doldurma hesapları yapmak.
Sırf doğrudan yatırımlar için 65 milyar dolar gerektiren bu projeye kuruş para olmaması.
Ülkenin bugünkü iflas durumunda bu çıplak gerçeğin Bakan Murat Kurum tarafından "Kanal İstanbul konusu şu anda gündemimizde yok” biçiminde ilan edilmesi. Bunun üzerine, Bakan Abdülkadir Uraloğlu’nun bu itirafı hemen ertesi gün aceleyle “Doğru zamanda, doğru kredi ve finans imkanlarıyla yapacağız; vazgeçmiş değiliz” diye tevile çalışması.
Ali Babacan’ın hatırlattığı gibi, oluşacak yeni yarımadaya savaşta ve depremde nasıl ulaşılacağı meselesi.
Bu sosyal, çevresel ve de parasal açmazların yanı sıra, Kanal’ın bir de ulusal güvenlik yönü var:
***
Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar çok önemli 2 antlaşma yaptı: Lozan Barış Antlaşması ve ve Montrö Sözleşmesi.
1923 Lozan’da barış antlaşmasının yanı sıra imzalanan Lozan Boğazlar Sözleşmesi “Boğazlar’ı (Les Détroits) uluslararası bir komisyonun emrine vermişti; örneğin Türkiye Karadeniz’den Ege’ye geçişi (ve tersini) denetleyemez, bütün bu bölgeye asker de sokamazdı.
Bu durumlar 1936 Montrö’yle değişti. Çünkü İkinci Dünya Savaşı’nın çan çalması Türkiye’ye büyük........
© Artı Gerçek
