Başpınar’da Havza Grevi
20. yüzyıl kapitalizminde büyük fabrikalar tipikti. On binlerce işçiyi bir araya getiren bu fabrika tipinin, işçilerin örgütlenmesini kolaylaştırması, sermayeyi yeni arayışlara itti. Böylece üretimin taşeron işletmelere paylaştırıldığı, işçilerin parçalandığı yeni biçimler ortaya çıktı. Serbest bölgeler, organize sanayi bölgeleri, sanayi havzaları, geçmişin büyük fabrikalarının yerini aldı. Nispeten küçük işletmelerden oluşan bu havzalar, çoğunlukla kapitalist tekellere üreten yan sanayi konumundadır. Bu tür havzalarda, tüm patronların örgütlü olması tipiktir. İşçileri ise genelde sendikasız, sigortasız, güvencesiz çalıştırırlar. Bu terhanelerde işçilerin suyu sıkılarak üretilen ürünler, ya büyük bir tekelin etiketi basılarak piyasaya sürülür; ya da büyük bir tekelin fabrikalarına aramal (parça) olarak gider.
Sanayi havzalarından akan bu tedarik zinciri, az sayıda kalan büyük fabrikalarda monte edilerek nihai ürün piyasaya sürülür. Bu işletmeler çoğunlukla TÜSİAD üyelerine aittir. Buralarda sendikalı, güvenceli, yüksek ücretli çalışma kuraldır. Bu en büyük tekeller, yan sanayideki, sanayi havzalarındaki vahşi sömürüden beslenseler de bunu maskelerler. Geçmeden; her ne kadar Türkiye’nin toplam ihracatının ’ini TÜSİAD işletmeleri yapsa da, bu ihraç mallarının üretiminin ancak küçük bir kısmı TÜSİAD işletmelerinde yapılır. İşin esas yükü, binlerce irili-ufaklı işletmede, güvencesiz şartlarda çalıştırılan işçilerin omzundadır.
Antep Baspınar Organize Sanayi Bölgesi, tekelci kapitalizmin bu örgütlenmesinin tipik bir örneğini oluşturur. Küçük ve orta büyüklükte işletmelerde dağınık, sendikasız, güvencesiz çalıştırılan işçiler için neredeyse........
© Artı Gerçek
