SAKALARDA ÖLÜM
Kurganlarda ölülerin konumu, coğrafi mekânlara göre ayrılık gösteriyordu. Çünkü her değişik coğrafi uzak mekânlarda inançlarda değişiklikler baş gösteriyordu. Göçebe Türk halklarında ölünün mezarda hangi, konumda konacağının tespitide güçtü. Gezdiğimiziz Türkistan coğrafyasında mezar taşları ve balballar aynı yörede değildi. Mezar taşı ile balbal ayrı şey. Balbal kişinin dünyada öldürdüğü düşman sayısını belirliyor. Ölen o kişiler bir taşla sembolize ediliyor. Kahramanı tarafından öbür aleme gönderilen o kişiler kahramanın öbür dünyada hizmetkarları oluyor. Mezar taşları ölünün başına dikilen bazen üzerine ölenin meziyet ve kahramanlıklarının yazılı olduğu taş. Bu taşlarda yazının olmadığı zamanlarda hayvan resimleriyle kişinin meziyetleri anlatılmış. Moğolistan’da bir mezarlığa rastladık üç dört metre yüksekliğindeki taşlarda geyik şekilleri vardı, o mezarlığa geyikli mezarlığı adı verilmişti.
Ölünün başının ne yöne konulacağı inançla ilgilidir. Yakutlarda baş batıya gelecek şekilde yüz kuzeye bakardı. Yakut Türkleri e aynı şekilde ölülerini gömerlerdi. Yakutlar günümüzde Saka kültürünü barındıran halktır. Türklerin Demirkazık yıldızına kutsallık yüklediklerini Ziya Gökalp ve Türk Töresi adlı eserde uzunca anlatım.
Saka bakiyesi Yakut ve Altay Türklerinde genelde cesetler sırt üstü yatırılır. Eğer ceset sırt üstü yatırılır ise Ölen kişinin Şaman değerlerine inanmadığına hükmedilir. ‘’ Ölen kişiyi ölüler diyarına geyiği ve atı götüreceği için bu hayvanlarda kesilip ölü ile gömülürdü. Daha sonraki zamanlarda bu hayvanların eti yenip ruhu ölen kişiye üflenir, kafası mezara dikilir, postu mezar üzerine serilir oldu. Yakutlarda ,erkek ölüler için, boğa ve at, kadınlar için ise, inek ve buzağılar kurban edilirdi. Eski gelenekte ölen kişinin eşyaları ve hanımı ve uşaklarıda öldürülüp mezara konurdu.’’ (Edward Tryjarski.sf.311.)
Bu eşlerin beraber gömülme geleneği 1947 yılına kadar Hindistan’da uygulanmıştır. Dini diğerlere saygı olarak algılanıp 1947 anayasası Hindistan’da geniş protestolara sebep olmuştur. Sultan V. Murat’ın kızı Selma Sultan Hindistan’da Kotwara Mihracesi (Kral) ile evlenmiş. Kocası ölürse beraber yakılmaktan kurtulmak için Paris’e yaptığı geziden geri dönmemiş. 2.nci Dünya savaşında Paris Almanlar tarafından bombalanırken kaldığı pansiyona girerken düşen bir bomba ile ölmüştür. Knize Murat iki yaşındadır rahibe okuluna verilir. Bu acıklı Hikayeyi kızı Knize Murat ‘’ Saraydan Sürgün’’e adlı romanında nefis bir şekilde anlatmıştır.
Tuna Bulgarlarında ölen kişinin kadınları, hizmetkarları ölü ile beraber yakıldığını S.A Tokarev adlı Rus bilim insanı söylüyor. Bu bilgin 1667 yılında yayınladığı bir makalesinde ‘’ Zengin bir Yakut ölüyor. Ölümü ile beraber eşleride öldürülüp mezara konuluyor GÜNÜN RUS YASALARINA AYKIRI OLAN BU DURUM ŞİKAYET KONUSU OLUYOR, KONU TETKİK EDİLİYOR, Şikâyet doğru çıkıyor.( Edward Tryjarsy. Sf.314.)
Edward Tryjarsky ‘’ anlatısına göre Saka kırsalında ruhun bedenden ayrılmasından sonra, bütün aile evradı korku içine gömüldüğünden, ölüden çabuk kurtulmak için ölü hızla çadır ve ya alaçıktan çıkarılır. Vahşi hayvanların yemesi için kırsala terk edilir. Hızlı bir şekilde yurda dönülür. Bazende tersi olur yeni bir çadır ve alaçık kurabilenler ölüyü yurtta bırakır. ‘’
Bilim insanları bu davranış biçimini Yakutistan gibi yerlerde donmuş toprakta mezar kazmanın zorluğuna bağlamaktadırlar. Daha sonra bu anlayış biçimi , bedenin doğal elementlerle meydana geldiği ve tekrar ona döneceği için, ölünün toprağa veya havaya bırakılması dini bir muhtevaya dönüştü. Toprağa düşen beden yeni bir canlı olarak bedenleneceğine inanıldı. Yani rekarnayon.Bu algı Hinduizm ve Budizm’in alt yapısı gibidir.
D’Sakarnova,’’ Yakutlarda bir ölünün bir çardağa ve ağaca asılı bırakıldığını, giysilerini de ağaca asıldığını, ölünün üzerine beyaz bir bez örtüldüğünü ‘’ifade etmektedir. Ayrıca,; Cenazeye katılanlar eve dönerken, ölüye , buğday ve arpa serpip , güneş yönünde ölünün etrafında üç kez dönmek zorundadır. Tören sonunda dört yöne su serpmek zorundadır. Su en yaşlı akraba tarafından serpilir. Orada bulunanlara içki sunulur. ‘’ (Edward TRYJARSKY sf.264.)
Bu içki muhtemelen kımız veya süt rakısı olabilir. Moğolistan bozkırlarında bir........
© Antalya Son Haber
