TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNDE BÜYÜK TRAVMA
Kuşkusuz Türkiye son kırk yılda büyük savrulmalar, büyük değişimler yaşıyor ve daha da yaşayacak. Bu geçen zaman zarfında seküler/laik kadrolar devlet kademelerindeki iktidarlarını kaybettiler, dindar/muhafazakar kadrolar belki de hiç beklemedikleri bir şekilde devletin kontrolünü ele geçirdiler ve siyasetin merkezine yerleştiler. Atatürk-İnönü geleneğine bağlı CHP, bu geleneksel çizgiden ayrılarak, daha liberal bir alana savruldu. Örneğin “Kürt” kelimesini ağzına almayan bir siyasi parti iken, şimdilerde Şeyh Sait’e soğuk bakmayan, Dersim İsyanını sahiplenen ve Seyit Rıza’yı kucaklayan bir siyasi partiye dönüştü. Elbette CHP’nin 1923’ten 1990’lara kadar izlediği yol haritasına bakıldığında, bu yeni süreç kesinlikle CHP/Kemalist gelenek açısından çok radikal bir değişimdir.
Ancak, öyle görünüyor ki, Türk milliyetçiliği cereyanı da, diğer siyasi adresler kadar büyük bir savrulma, değişim, kargaşa ve şaşkınlık yaşıyor son yıllarda. Aslında güncel gelişmelere bakınca, şaşkınlık değil belki de “travma” tanımı daha doğru olabilirdi. Şimdi izninizle Türk milliyetçiliği akımının kısaca bir tarihsel gelişimini hatırlayalım ve sonra da bu günleri yorumlayalım.
1945 yılına geldiğimizde artık Türkiye’nin tek partili bir rejim olarak yoluna devam edemeyeceği anlaşılmıştı ve yeni siyasi partilerin kurulacağı belliydi. İlk kurulan siyasi parti DP (Demokrat Parti) oldu. CHP içinde siyaset yapan Adnan Menderes ve Celal Bayar öncülüğünde bir partiydi bu. Ve 1948 yılında da, DP’den ayrılan bir grup, Millet Partisi’ni kurdu. “Türk milliyetçiliği” üzerine siyaset yapacağı görülen bu partinin lideri Mareşal Fevzi Çakmak’tı ve ünlü politikacı Osman Bölükbaşı da onunla beraberdi. Ancak Millet Partisi, 1954’te mahkeme kararıyla kapatıldı. Onun yerine de, Cumhuriyetçi Köylü Partisi kuruldu.
27 Mayıs ihtilali, tüm Türkiye’nin olduğu gibi, milliyetçi siyasetin de........
© Antalya Son Haber
