menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

DEMOKRASİYE VEDA VE YENİ ORTAÇAĞ’A MERHABA

3 13
14.04.2025

“Yeni Ortaçağ” hipotezi, 1980’lı yıllarda ve bilhassa Fransız entelektüelleri arasında dile getirilmeye, yazılıp çizilmeye başlamıştı. Türkiye’de ve aynı yıllarda bu tezin savunusunu Prof. Yalçın Küçük üstlendi, daha sonra bunu Alparslan Işıklı ve Demirtaş Ceyhun gibi yazarlar takip etti. Bendeniz de, hafızam beni yanıltmıyorsa, 2007 ya da 2008 yıllarında Antalya Körfez gazetesinde bu konuda bir kaç köşe yazısı kaleme almıştım. Ama sanıyorum bu tezin entelektüel dünyada çığır açmasına yol açan eser, Alain Minc’in yazdığı “yeni ortaçağ” isimli kitabı oldu.

Peki bu “yeni ortaçağ” hipotezi niçin ve nasıl ortaya atıldı? Bu soruyu kısaca özetlemeye çalışalım. 1980’li yıllara gelindiğinde, bilhassa pozitivizmin ve materyalist felsefenin güçlü olduğu Avrupa ülkelerinde ve dahi Amerika’da, toplum ve bireylerin yaşamında gözle görünür bir “dinselleşme” eğilimi ortaya çıkmış görünüyordu. Artık öyle anlaşılıyordu ki 18. yüzyılda başlayıp, 19. yüzyılda zirveye çıkan aydınlanma çağı, 20. yüzyılla birlikte sona ermiş gibi görünüyordu. Bilhassa kapitalist sistemin 19. yüzyıl sonlarında emperyalist bir karakter kazanmasıyla, dünya genelinde pozitivist/bilimci felsefi anlayış güç ve itibar kaybetmeye başlamıştı. Ve üstelik bu gelişmeler, pozitivist aydınlanmanın başladığı topraklarda yaşanıyor ve ortaya çıkıyordu. Sadece “dinselleşme” de değil, insanlar ve toplumlar bilimsel kavramlardan uzaklaşıyorlar ve “uhrevi” kavramlara yaklaşıyorlardı. Hem dînî hem de seküler anlamda cemaatleşme ve tarikatlaşma çabaları artıyor, özgür birey gözden düşüyordu ve insanın etkisinin........

© Antalya Son Haber