ANADOLU NEREYE DÜŞER USTA?
Hiç kuşkusuz siyaset insanlık tarihi kadar eski bir kavram. İnsan toplulukları ortaya çıktığı günlerden bu yana, o toplulukların yönetilmesi meselesi her daim insanlığın gündeminde olageldi. Keza antik Yunan filozofları da, Platon ve Sokrates’ten biliyoruz, devlet, toplum ve siyaset mevzularına çok fazla kafa yordular, modeller geliştirmeye çalıştılar.
Modern anlamda devlet ve siyaset kavramlarının izini sürmek için 18. Ve 19. yüzyıl Avrupa’sına bakmalıyız. Çünkü modern devlet sistemleri, mutlak gücün tek bir hükümdarda toplanmadığı, görev ve sorumlulukların devredildiği, hukuk ve yargı sisteminin bağımsız çalıştığı bir mekanizma olarak ortaya çıkıyor. Fakat Avrupa coğrafyasının asıl kaderini belirleyen, onun toplumsal haritasının sınıflarla ve kalın çizgilerle çizilmiş olduğu gerçeğidir. Avrupa toplumları, çok uzun yüzyıllar boyunca, köle ile efendinin, köylü ile derebeyin, kilise ile kralın, işçi ile burjuvanın zaman zaman çok kanlı savaşlara tutuştukları bir hikayenin içinden geçtiler. Bu toplumsal sınıflar bazen birbirleri ile ittifak kurdular, bazen birbirleri ile amansızca savaştılar. Ve bu tarihsel öyküsü nedeniyle Avrupa siyaset sosyolojisi, modern zamanlarda sınıflı toplumlar olarak tanımlandı. Ve her sınıf, bir başka sınıfı ezerek egemen olabiliyordu. Bir sınıfa mensup olan birey, çok olağandışı şeyler olmadığı sürece, başka bir sınıfa, bir üst sınıfa, asla geçemezdi. Ve doğal olarak, Avrupa siyaset sosyolojisinde gerilim, çekişme, çatışma, kavga hiç eksik olmaz, olamazdı.........
© Antalya Son Haber
