Cennetimden bakarken
Bir foto muhabiri olmak, her an tetikte olmak demektir. Telefonunun her an çalabileceğini bilmek, son dakika bildirimleriyle bir haberin peşine düşmek demektir.
Bir foto muhabiri için mesleği hem bir tutku hem de bir saplantıdır. Tutkusu ve heyecanı, bilinmeyene doğru koşarken atılan her adımda, bir anı yakalamanın verdiği tatminde saklıdır. Engel tanımazlığı; sınırları, yasakları, tehlikeleri ve yorgunluğu görmezden gelmesinde yatar. Foto muhabiri, bir avcı gibi fırsat kollar, bir gölge gibi olayları takip eder, bir tarihçi gibi gerçeği belgeleme sorumluluğu taşır. Gecesi gündüzü yoktur, açlığı, uykusuzluğu önemsemez. Çünkü o an geldiğinde, deklanşöre basıp dünyaya iz bırakabilecek ya da belki de değiştirebilecek bir kareyi yakalayabilir. İşte onu hayatta tutan şey de tam olarak budur: Bir görüntünün, bir hayatın, bir gerçeğin unutulmaz olmasını sağlamak. Saplantısı ise henüz yapamadıklarını kovalama, onları da yapma isteğidir.
O fotoğraf karesi... Artık ülkemizde bu çok geçerli olmasa da belki manşetlere çıkacak, sosyal medyada çok fazla etkileşim alacak, yüzlerce, binlerce kişi paylaşacak ya da belki de kimse fark etmeyecek, Instagram’ında paylaştığınla kalacaksın. Ama o kare için saatlerce aynı noktada beklemek, günlerce uyumamak, kimi zaman aç kalmak, karda, yağmurda, sıcakta, çatışmada, enkazda, meydanda olmak gerekir. Bazen bir sahnenin içinde, bazen onun tam........
© Anayurt
