Seni çok özledim biricik dostum S.
2018 yılının Kasım ayında pek de keyifli olmadığım bir günün akşamı tanışmıştım dostum S. ile. Hayatın umulmadık zamanlarda, bütün uzak olasılıkları sıfırlayıp insanları birbiriyle buluşturması, denk getirmesi hep garibime gitmiş, efsunlu gelmiştir zaten düşününce. Amiyane, “Hacı hacıyı Mekke’de, deli deliyi ‘dakka’da bulur” galat-ı meşhur deyişinden hallice, ironik bir şekilde tesadüf etmiştik birbirimize; adıyla sanıyla beraber benim de eskidiğim, değiştiğim Twitter (X) mecrasında. Sosyal medya hesabı aracılığıyla popülerlik tırmalayan yeni yetme psikolog birinin deli saçması, düşüncesiz paylaşımına aynı yerden kızıp, bu paylaşıma yaptığımız yorumda buluşmuştuk. Mesele üzerine kendisiyle yaptığımız kısa yazılı sohbette (neden dedikodu olmasın) sanki birbirini senelerdir tanıyan iki yakın arkadaştık. Ve o günkü sohbetimizin akışı esnasında bir ara yakalayıp anında analiz ettiği bir mevzu ile yaşadığım kişisel aydınlanma, hayatımın en büyük kırılma noktası ve şoku oldu sanırım. Öyle ki, takip eden birkaç gün beynimdeki tüm sinapsislerin oynaşını, çarpışmalarını, hareketini resmen hissettim. Onun sayesinde fark edip tuttuğum ipi çektikçe, çözülmeye başlamıştı alışmışlıktan göremediğim en büyük düğüm…
Dostum S., Trabzon’un eşrafı demenin yanlış olmayacağı köklü, varlıklı ama niyeyse bu tür ailelere özgü akrabalık bağları “zayıf”, “kopuk” diyebileceğim bir sülaleye mensuptu. Hayatla ve kendiyle olan bütün çatışmalarının esas kaynağı babası, tanınan bir hekimdi. Doğup büyüdüğü, iyi okullarında başarıyla okuduğu Trabzon’u hemşehrilerinin aksine hiç sevmezdi. Trabzon’dan bahsederken yüzünün aldığı ifadeye hep gülerdim. Üniversite yaşamı nefret ettiği Trabzon’dan kurtulmasına vesile olmuş, İstanbul’da okumaya başladığından beri İstanbullu oluvermişti. Ekonomistti. Felsefe, psikoloji, sosyoloji başta olmak üzere bilime ve bilmeye........
© Anayurt
