menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kamusal alan, İslam ve yanlış temsil

18 0
05.07.2025

Şair ve yazar Hasan Hüseyin Çağıran, mizah dergisi Leman’da yayımlanan çizim tartışmalarını ve Türkiye'deki temsil sorununu AA Analiz için kaleme aldı.

***

Mizah dergisi Leman’da 26 Haziran 2025’te yayımlanan bir karikatür, Türkiye’de sadece geniş toplumsal kesimleri harekete geçirmekle kalmadı, aynı zamanda Türkiye’nin kültürel fay hatlarını da açığa çıkardı.

Geçen süre içerisinde, karikatür ekseninde peygamber tasvirinin İslam kültüründeki yeri ve İslam tarihindeki serüveni tartışıldı; karikatürün gerçekte kimleri tasvir ettiği ve neyi ifade ettiği sorusu ekseninde değerlendirmeler yapıldı, İslam’da hoşgörünün yeri gündeme getirildi. Hadiseler, “Türkiye kutuplaşıyor” tespitine sarılanların yanılgılarını pekiştirecek slogan ve eylemlerle daha da harlandı.

Fakat tüm bu gelişmeler tartışmanın, üzerinde cereyan ettiği zemini, bu zeminin problemlerini ve bünyesinde barındırdığı kırılmaları konuşmaya, yine imkan tanımadı. Oysa ki Leman karikatürü, İslam’ın kamusal alandaki temsilini bir mesele olarak konuşmayı gerektirmektedir.

Türkiye’de kamusal alan, Batılılaşma kararına paralel olarak İslâm’ın tezahürlerini en aza indirmek, mümkün olan nispette de yok etmek üzerine kurgulandı. Ne acıdır ki tarihsel vakıa, bu kurgunun bir adım berisinde şekillenmemiştir.

“İyi niyetli” okumalar, gerek lisan inkılabı gerek tekke ve zaviyelerin kapatılması gibi uygulamaların devamı niteliğindeki hamleleri “doğru İslam anlayışını tesis etme çabaları” olarak takdim etme yolunu seçti. Fakat bu okumalar da hiçbir zaman gerçek anlamıyla toplumsallaşmadı. Buna imkan yoktu çünkü hayat, her ne kadar aksi iddia edilse de, tarihten üstündür.

Zaman içerisinde ne kadar dönüşürse dönüşsün, hangi müfredata tabi kılınırsa kılınsın, kanıyla canıyla insan, aslına meyleder. Kulaklarına dolan, gözlerine görünen, parmak uçlarına temas edenlerle, anlatılan hikayenin vakıaya uymayan taraflarını tespit eder. Hiç değilse, tüm bunlar, kitaplara girmese de olanın bitenin hakikatini ihsas eder.

İslam, Cumhuriyet’in erken döneminde, resmi bir iradeyle, yanlış temsil tartışmalarının konusu olmaya mahkum edilmiştir. Kamusal alanda, İslam’ın güzelliğini, dindar Müslümanların güzel hasletlerini konuşma imkanı yoktur. İmkan, yanlış temsili görme, konuşma, teşhir etme alanına münhasır kılınmıştır. Bu, dün olduğu gibi, bugün de böyledir. İslam’a karşı, nihayetinde vatanı bilfiil mümkün kılan iradenin yegane kaynağı olması sebebiyle, doğrudan yapılamayan taarruzun gerekçesi, yanlış temsile karşı verilen bir sözde "aydınlık savaşı" olarak formüle edildi.

Bu sebeple, Türkiye’nin “aydınlık savaşçıları”nın ana gündemi, İslam’ın yanlış temsili olmuştur. Bu kişilerin ne denli “ihlas sahibi” olduklarını varın siz takdir........

© Anadolu Ajansı Analiz