İsrail'in 13 Haziran saldırılarının bölgesel ve küresel etkileri: Dengeler nasıl etkilenecek?
Milli İstihbarat Akademisi Başkan Yardımcısı Dr. Hakkı Uygur, İsrail-İran çatışmasının arka planını AA Analiz için kaleme aldı.
***
İsrail'in 13 Haziran sabahı başlayan yüzlerce uçak, binlerce mühimmat, siber saldırılar ve İran içine sızan unsurların bileşiminden oluşan çok boyutlu saldırıları, iki ülke arasındaki ilişkiler ve hatta tüm bölgenin geleceği açısından dönüm noktası olmaya aday. Saldırılar sonucunda İran askeri bürokrasisinin 20'ye yakın üst düzey ismi hayatını kaybederken, en az 6 nükleer bilim adamı öldürüldü. Ayrıca, Netenz ve Fordu gibi nükleer tesisler ile Kirmanşah, Tebriz gibi ülkenin batı kanadında yer alan çok sayıda hava savunma üsleri ağır hasar aldı. İsrail'in bu saldırıları 8 yıllık Irak savaşı da dahil olmak üzere İran'ın tek saldırıda aldığı en ağır darbe olma özelliğini taşıyor. Olayın ortaya çıkardığı şok, İran içinde bir süreliğine felç etkisi yarattı. Tahran'ın kendisini toparlayarak misilleme saldırısında bulunması için uzun saatler geçmesi gerekti.
Olayın arkasında iki dinamiğin olduğu görülüyor. İlki Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İran arasındaki nükleer müzakerelerin başta uranyum zenginleştirme kapasitesi olmak üzere çıkmaza girmesiydi. Nitekim, ABD Başkanı Donald Trump'ın saldırılar sonrasında yaptığı sahiplenici açıklamalar bu durumu ortaya koydu. Trump, İranlılara müzakereler boyunca şans verdiğini söyleyerek, sert konuşan bazı isimlerin buna karşı çıktığını ifade etti ve "Bu isimler artık etkisiz hale geldiği için İran'ın hala bir şansı olabilir." minvalinde konuştu. Dolayısıyla Trump yönetiminin diplomasi masasında istediği tavizleri koparabilmek için bir yandan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının son İran raporuna istinatta bulunduğu, diğer yandan İsrail'i kötü polis olarak sahneye çıkardığını söylemek mümkün. Nitekim, İran içinden gelen açıklamalar da ABD'nin saldırıdaki etkin sorumluluğuna vurguda bulunuyor.
Olayın ikinci dinamiği ise İsrail kaynaklı. Uzun yıllardır İran'ı kendisine tehdit olarak tanımlayan ve özellikle 7 Ekim saldırılarından sonra bu konuyu paranoya derecesine taşıyan Binyamin Netanyahu yönetimi "Ahtapotun yalnızca kollarının değil, kafasının da"........
© Anadolu Ajansı Analiz
