Suriye devrimi, dünya ve Türkiye: İkinci Soğuk Savaş’ın eşiğinde miyiz?
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Cemil Doğaç İpek, Suriye’de yaşanan devrimi, devrimin dünya düzeni açısından sonuçlarını ve Türkiye’nin buradaki konumunu AA Analiz için kaleme aldı.
***
2011’de temel demokratik hak taleplerini duyurmak için sokağa çıkan Suriye halkına devrik lider Beşşar Esed yönetimindeki Baas rejiminin ağır silahlarla karşılık vermesiyle patlak veren iç savaş, kısa bir süre önce Suriye Milli Ordusu (SMO) ve Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) Şam’a girmesiyle sona erdi. Suriye’de 8 Aralık’tan itibaren bambaşka bir siyasi gerçeklik meydana geldi. Bu gerçeklik, yeni dönemde Suriye’nin hem iç düzeninde hem de uluslararası ilişkilerinde köklü değişiklikler yaratacak bir sürecin başlangıcı olarak değerlendiriliyor.
Gelinen noktada, Suriye krizine müdahil olan her aktörün gerek vekil unsurlar aracılığıyla gerekse de doğrudan gerçekleştirdikleri girişimleriyle konumlarını tahkim etmeye çalıştıkları anlaşılıyor. Türkiye açısından bakıldığında ise Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinden biri olan Suriye meselesinin yalnızca dış siyaseti değil iç siyaseti de derinden etkileyebildiği görülüyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin Suriye krizinin başından Esed’in devrilmesine kadar izlediği seyrin çok taraflı ve çok boyutlu bir gözle analiz edilmesi, hem Türkiye’nin milli çıkarlarını temin etmek hem de krizin çözümüne yönelik öneriler geliştirebilmek için kaçınılmaz bir entelektüel çaba olarak karşımıza çıkıyor.
Bin yıla yakın bir süre gücünü koruyup hüküm sürdükten sonra son demlerini yaşarken Voltaire’in esprili ifadesiyle "Kutsal Roma İmparatorluğu artık ne kutsaldır ne Romalıdır ne de bir imparatorluktur." Küresel düzeyde bugün karşı karşıya olduğumuz problem ise şudur: Yaklaşık 2,5 yüzyıl sonra Voltaire’in ifadelerinden ilhamla son demlerindeki liberal dünya düzeni artık ne liberal ne dünya çapında ne de düzen içindedir. Uluslararası düzeni yönetmek isteyenlerin küresel çerçeveler oluşturma çabaları başarısızlığa uğradı. Bu sebeple, dünyadan bir bütünmüş gibi bahsetmek artık giderek zorlaşıyor. Ayrıca, uluslararası sistemde korumacılık yükselişte ve küresel ticaret müzakereleri sonuç vermedi. Dünyada yeni bir güç odağı olarak ortaya çıkan siber alanın kullanımını düzenleyen çok az kural bulunuyor. Bu sebeple, her biri nev-i şahsına münhasır bölgesel düzenler veya düzensizlikler ortaya çıkıyor. Bu duruma en iyi örnek ise Orta Doğu ve Suriye’de yaşananlardır.
Bugünkü dünya, 1939-1991 döneminin ideolojik kutuplaşma içerisindeki dünyasına benzemiyor. Bugün yaşananlar, küresel bir savaş olan Birinci........
© Anadolu Ajansı Analiz
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)