menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çöken Batı güvenceleri ve Körfez'in yeni güvenlik algısı: İbre İran'dan İsrail'e mi dönüyor?

15 0
11.09.2025

Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç. Dr. Necmettin Acar, İsrail’in Doha saldırısını ve bunun Körfez ülkelerinin güvenlik anlayışında yaratabileceği dönüşümleri AA Analiz için kaleme aldı.

***

İsrail’in dün Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirdiği saldırılar, sadece Hamas’ın ateşkes müzakerelerini yürüten lider kadrosunu hedef almakla kalmadı, aynı zamanda bölgesel güvenlik dengelerini de ciddi şekilde sarstı. Çok sayıda İsrail uçağının katıldığı operasyon sırasında Ürdün, Irak ve Suudi Arabistan hava sahalarının kullanılması ve İsrail uçaklarına ABD ile İngiltere tarafından havada yakıt ikmali sağlanması, bölgenin güvenlik mimarisine ilişkin kritik dönüm noktası olarak yorumlanmalıdır.

Bugüne kadar Körfez ülkeleri daha çok İran merkezli tehditlere odaklanmışken, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi bir ülkenin doğrudan hedef alınması, Körfez ülkelerinin güvenlik algısını kökten değiştirebilecek bir gelişme. Bu saldırıyla Körfez’in güvenlik yapılanmasının sadece İran tehdit algısına dayalı olduğu ve Batı’nın uzun yıllardır verdiği güvenlik garantilerinin işlevsizleşebileceği bir kez daha ortaya çıktı. Bu saldırı İsrail’in uzun yıllardır bölgesel güvenlik için doğrudan ve gerçek bir tehdit teşkil ettiğini daha görünür hale getirmiş oldu.

Güvenlik çalışmaları literatüründe güvensizlik algısını açıklamak için iki temel kavram kullanılır; "objektif/olgusal güvenlik" ve "sübjektif/algısal güvenlik." Objektif güvenlik, adından da anlaşılacağı üzere somut ve gerçekten var olan bir güvenlik tehdidinden emin olmayı ifade ederken, sübjektif güvenlik ise gerçekte var olmayan algılar üzerinde inşa edilen bir tehditten emin olmaya işaret eder. Yani güvensizlik algısı ya var olan gerçek bir tehditten ya da var olmayan fakat algılar üzerinden inşa edilen bir tehditten kaynaklanır.

Orta Doğu’da özellikle de Körfez bölgesinde son dönemde yaşanan gelişmeler, güvenlik çalışmaları literatüründe kullanılan bu iki kavramın anlaşılması açısından önemli ve somut örneklik teşkil ediyor. Çünkü uzun yıllardır çoğunlukla sübjektif/algısal bir tehdide (İran) odaklanarak olgusal/objektif bir tehdidi (İsrail) görmezden gelen Körfez ülkelerinin sübjektif/algısal tehdit algısına dayalı güvenlik anlayışı, İsrail’in Doha saldırısıyla büyük sınav verdi.

2019 yılında........

© Anadolu Ajansı Analiz