Seni gidi Komünist seni: Rıfat Ilgaz
Hakan Sonok'un not defterinden bir bölüm:
Her yıl yaklaşık 7 ton sahte Anzer balı halkımıza afiyetle yediriliyormuş!
Sabah gazetesi yazarı Bülent Cankurt, köşe yazısında Kadıköy'de bulunan bir restoranda yaşanan bir olayı gündeme getirdi.Cankurt, methini sıkça duyduğu Ankaralı bir meyhanenin Kadıköy'de, Pelin Akın Özalp'in yönetim kurulu başkanı olduğu bir komplekste şube açtığını belirtti.Cankurt, bir arkadaşının aynı mekânda geçtiğimiz ay yaşadığı bir olayı anlattığını aktardı. Arkadaşının yaklaşık 10 bin liralık bir hesap ödediğini söyleyen Cankurt, adisyonda 45 liralık bir "şarj ücreti" bulunduğunu belirtti.
Yüksek katlı sitelerde apatmana misafir olarak geldiyseniz asansöre bir seferlik biniş için 35 lira ödüyorsunuz...
“Tanrı'nın evine huşuyla, yaratıcımıza dua etmek için gidiyoruz, nereye oy vereceğimizi dinlemeye değil.” James Joyce | Sanatçının Gençlik Portresi
SENİ GİDİ KOMÜNİST SENİ: RIFAT ILGAZ
Atıf Yılmaz ve Orhan Günşiray'ın sahibi olduğu Yerli film adlı şirket 1966 yılında "Hababam Sınıfı"nın sinema filmi çekim hakkını satın aldı; ancak filmi çekmeleri mümkün olmadı. ‘Türk eğitim sisteminin taşlamasını yapması ve sisteme çok çeşitli eleştiriler yöneltmesi gerekçe gösterilerek, filmin senaryosu sansür kurulu tarafından onaylanmadı ve film de o dönemde çekilemedi...
Küçük bir mahkeme salonunda savcı iddanameyi okumaya başladı..*“Sayın hakim, kitap kırmızı kapakla çıkmıştır ve adı "Sınıf"tır. Bu nedenle TCK’nın 216. madde sine göre,(yani “halkın; din, dil, ırk, mezhep, sosyal sınıf veya bölge farklılığı açısından farklı özelliklere sahip bir kısmını, diğer bir kısmı aleyhine kin ve düşmanlığa ittiği gerekçesiyle suçludur. Gereğinin yapılmasını arz ederim."
*Rıfat Ilgaz ("Hababam Sınıfı") şaşkınlıkla etrafına baktı. Her şey ona şaka gibi geliyordu. Bir şiir kitabı için miydi tüm bunlar? Bu mahkeme, bu savcı, yanında kendisini savunmak için duran avukat, hakimin önündeki yazman...
*Öğretmendi, yıllarını okuldaki öğrencilerine vermişti.”Çocuklarım” diyordu onlara..
*Kitabında da çocuklarını anlatmıştı zaten. *O halde neydi suç olan? Neden buradaydı?*Savcı devam ediyordu.
*"Ama kitap kırmızı, üstelik adı da Sınıf.”
*Şiirlerinden kesik kesik mısralar geldi adamın aklına…
*“Yoklama defterinden öğrenmedim sizi, benim haylaz çocuklarım! “İsterken adam olmanızı çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun palto,ayakkabı yüzünden, kiminiz limon satar, Balıkpazarı’nda kiminiz Tahtakale’de çaycılık eder.”
*Buydu söyledikleri sadece.. Bu nedenle*Nazım Hikmet’in kitaplarından sonra ilk kez bu kitap toplatılmış ve yasaklanmıştı.
*Yasaklanmıştı kitap,*kapağının rengi kırmızıdıydı da...
*Adı da Sınıf’tı.*Beyninde zonklamaya devam ediyordu,
*Yasaklanan* kitabındaki şiirler..
*“Benim bilgili, becerikli çocuğum, kalktığın zaman tahtaya yüzünün kızarması neden? Ayağında sağlamca bir papuç sırtında bir ceket yok diye mi? Ne var bunda sıkılacak, utanmak bize düşer çocuğum!”
*Birden herkes ayağa kalktı.Hakim kararı açıklıyordu. *Hayatında ilk kez tutuklanıyordu adam.6 ay hapiste yattı. O zaman ki yasalara göre 6 aydan fazla hapiste yatan bir kişi öğretmenlikten çıkarılıyordu. Adam tam tamına 6 ay hapiste yatmıştı. Ne bir gün fazla ne bir gün eksik. Ama 6 aydan fazla yatmış gösterilip öğretmenlikten de atıldı.Yılmadı, çocuklara güzel bir dünya kurabilmek için yazmaya devam etti.Tutuklandı yine, işkenceye maruz kaldı, hatta yetmiş yaşında kendi köyünün halkı içinde gözleri bağlanarak elleri kelepçeli gözaltına bile alındı.
KÜBA'DA NE YOK?
FATİH ALTAYLI: Küba'da patates bile yok.
BERNA LAÇİN : Bak, ben sana KÜBA'da neler yok anlatayım!
Küba’ya yaptığım yolculuk bir gezi değil, deneyim oldu benim için... Eşi benzeri olmayan tarihi ve yönetim sistemiyle, kimseye benzemeyen insanların ülkesi burası. Rom, puro, dans-müzik ve neşe... Buram buram “gerçek” zenginlik... Küba’yı anlamak için Küba’da neler yok bir göz atalım.
ÇOCUĞUM NE OLACAK' KORKUSU YOK
İnsanın çocuğu için endişelenmemesinden daha büyük zenginlik yoktur herhalde. Bu ülkede daha kadın hamileyken, devletin kurduğu hamile merkezlerine gitme zorunluluğu var. 70’li yıllarda, hamile pilatesi başlatılmış bu merkezlerde, ayrıca çocuk bakımı için eğitim veriliyor. Doğan çocuk, devletin sayılıyor. Her tür sağlık ve eğitim hizmetini devlet karşılıyor. Eğitim de tabii ki eşit.
SAĞLIĞIN İÇİN ENDİŞELENMEK YOK
11 milyon nüfusluk küçük bir ada olan Küba, tıp alanında dünyada en üst sıralarda. Çocuk lösemisini yüzde 80 oranında tedavi edebilecek kadar ileriler. 30 bin doktor çalışıyor. Sadece kendi ülkelerine değil, tüm Güney Amerika ülkelerine sağlık hizmeti veriyorlar. Tabii ücretsiz!
AÇLIK YOK
Devlet, karneyle her aileye ihtiyacı olan yiyeceği dağıtıyor. Tavuk, et, pirinç, patates, şeker... Kişi başı, karnı doyuracak miktar, devlet eliyle veriliyor. Elbette, çuval çuval değil. Örneğin; kişi başlı aylık 2 kilo kırmızı et veriliyor meselâ. Tavuk dersen o daha çok. Eh bizim ülkemizde asgari ücretle geçinen biri her ay kişi başı 2 kilo et yiyebiliyor mu acaba?!
İŞSİZLİK YOK
Devlet herkese iş veriyor. Ve maaşlar arasında yüzde 3’ten fazla fark bulunmuyor. Doktor olmuşsun, garson olmuşsun pek fark etmiyor.
SOKAKTA YATAN EVSİZ YOK
Bana en ilginç gelen bu oldu. “En gelişmiş” diye tanımladığımız ülkeler bile evsiz kaynarken Küba’da bir tane sokakta yatan insan yok.
KADINA ŞİDDET' YOK!
Zaten genel olarak kavga-dövüş-bağırış-çığırış yok. Korna çalan bile yok. Hani, belediye suyuna sakinleştirici karıştırıyorlar diyeceğim ama belediye suyu da yok. Her yer doğal kaynak ve su fışkırıyor. Dönelim şiddete; elbette ufak tefek olaylar oluyormuş ama bir kadına hafifçe dokunmanın cezası bile 5 yıldan başladığı için belki de, öyle şiddete filan rastlanmıyormuş. Hele “karısını öldüren kocalar var mı” sorusunu sorduğumda, bana sapıkmışım gibi bakmaya başladılar. “Nereden aklına geliyor böyle şeyler” dedi bana genç bir Kübalı kadın.
BOŞANMA YOK
Çünkü evlenme de yok. Kübalılar genellikle resmi evlilik tercih etmiyor çünkü ayrılmak isterlerse işlemlerle uğraşmak istemiyor. Resmi imzaya gerek duymuyorlar çünkü boşanma sırasında paylaşılacak mal, mülk kısaca nafaka-miras gibi kavramlar yok. Zaten her şey devletin.
TER KOKAN KİMSE YOK
Sabun-şampuan karneyle. Hepsi Küba malı. Fazladan almaya kalkarsan pahalı. Ama herkes tertemiz.
EĞLENCESİZ GÜN YOK
Müzik ve dans her........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d