Nereden Nereye...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yaptığı dönemde okuduğu bir şiir nedeniyle hakkında verilen hapis cezası, Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kariyerini 1998 yılında ciddi bir şekilde sekteye uğratmıştı.
Millî Eğitim Bakanlığı müfredatında olan bir şiir nedeniyle “halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla 10 ay hapis cezasına çarptırılan Erdoğan, cezasının Yargıtay tarafından onanmasıyla birlikte dört ay hapis yatmış, bunun yanında da siyasi yasaklı hale gelmişti.
Erdoğan’ın o dönem aldığı ceza ve siyasi yasak nedeni ile “Muhtar Bile Olamaz!” manşetleri dün gibi hatırlarda…. Çünkü dönemin muktedirleri Erdoğan’dan çekiniyordu. Bu nedenle “Halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik” gibi soyut bir suçla mahkûm olmasını sağlamıştı.
Ne yazılıp çiziliyordu, o günler? Örneğin Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet gazetesi “Kimse kimseye bu sözlerin masum amaçlarla söylendiğini yutturmaya kalkmasın. ‘‘Minareler süngü, camiler kışla olacaktır’’ derken neyin kastedildiği, kimlerin hedef alındığı, insanların neye davet edildiği açıkça bellidir. Kimse kimseyi enayi yerine koymasın.
Hepimiz düşünceyi söylemek ile eyleme kışkırtmak arasındaki farkı anlayacak kadar zekiyiz. İnancın ve dinin mukaddes mekânları ile, süngü, miğfer ve kışla kavramlarının hangi amaçla yan yana telaffuz edildiğini anlamayacak kadar budala değiliz” diye yazıyordu.
1999’da Pınarhisar Cezaevi’ne doğru yola çıkan Erdoğan, kendini uğurlamaya gelen kalabalığa karşı şöyle diyordu. “Bütün dünya değişen durumlarla ile uyumlu olmanın yollarını ararken, bizim ülkemizi muz cumhuriyetinin bile gerisine sürüklemek istiyorlar. Hayır, bu ülkeyi dünyanın genel gidişinden sorgulamaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Ve bu millet, bu ülkede başı dik, onurlu, ayrıcalıktan uzak ve birinci sınıf vatandaş olarak aydınlık günlerin kardeşlik şarkılarını söyleyecekler. İşte bu yüzden düşünce özgürlüğünü arıyorum. Doğruları söyleyebilme özgürlüğünü........
© Akdeniz Gerçek
