TREN GARLARI
İnsanlığın Bekleme Odası, Peronların Fısıltısı ve “Nostalji ile modernitenin çarpıştığı yer”
Tarihte ilk tren garı 1830’da İngiltere’de açıldığında, kimse bu koca taş binaların bir gün “ağlayanların tapınağı, kavuşanların arenası” olacağını düşünmemişti. Oysa gar dediğin yer sadece tren beklenen bir bina değil; dev bir tiyatro sahnesi. Perdeler yok, ama kocaman bir saat var. Dekor yok, ama bavul kuleleri var. Figüran yok, ama sürekli gelip giden martılar, simitçiler, seyyar çaycılar var.
Türkiye’nin Gar Hikâyesine bakarsak;
Bizde gar macerası 1856’da başladı. İlk demiryolu hattı İzmir–Aydın arasında açıldı, Alsancak Garı da 1858’de kapılarını açtı. Anadolu trenle ilk orada tanıştı. Küçük bir gar ama ilk göz ağrısı…
Sonra sıra İstanbul’a geldi. Sirkeci Garı (1890), Avrupa’nın şatafatlı Orient Express’inden inen yolcuları karşıladı. Agatha Christie’den casuslara kadar nice yolcu bu garın taş duvarlarına iz bıraktı.
Ve tabii Haydarpaşa… 1908’de Alman mimarlar........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein