menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Höpürdetme Beni, Deliririm: Bir Misophonia Hikâyesi

12 11
29.08.2025

Bir çorba sesiyle adam öldürülür mü?
Elbette hayır.
Ama… Aklın sınırlarında dans edilir, ruhun bağırarak istifa eder, kulaklar "beni almayın bu oyuna" diye feryat eder.

Merhaba, ben Aslı. Ve bu da benim gürültüsüz ama yüksek sesli isyanım.
Konumuz: Misophonia.
Ya da benim deyimimle: "Seslerle savaşıp, suçluymuş gibi susanların sendromu."

Ilık ve nemsiz bir sabah. Kahvemi aldım, müziğimi açtım. Dünya huzurlu.
Yanımda ofis arkadaşım var, bisküvi çıkardı. Ne var ki, bu öyle sessiz, nezaketle yenen bir bisküvi değil.
Hayır efendim.
Bu… Karşında bir şeytan varmış gibi çiğnenen,
"kıtır kıtır" değil; "KIRARAK!" yenen bir bisküvi.

Ve o an beynimde çığlıklar başlıyor: “Koş Aslı, koş! Ya o gider, ya sen gidersin!”
Ama gitmiyorum.
Çünkü kibarım.
Çünkü toplum beni “fazla hassas” sanmasın diye içimdeki çığlıkları gülümsemeyle ambalajlıyorum.
Ama iç sesim… İç sesim Adana sıcağı gibi:

“Sen ne ara bu kadar sabırlı oldun da bu sese katlanıyorsun ha?!”

Misophonia öyle bir şey ki…
Sadece ses değil, bazen hareket bile tetikleyici. Birinin dudaklarını oynatarak sakız çiğnemesi, parmaklarını kalemle ritim gibi masaya vurması…
Ritim diyoruz........

© Akdeniz Gerçek