Kadınlara cuma namazının farz olmadığının Kur'an'daki delilleri (1)
Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. (Cuma Suresi 9. Ayet)
Bazı kimseler, bu ayette cuma namazına çağrılan kimseler için geçen “Ey iman edenler” tabiriyle genel bir ifadenin kullanıldığını, dolayısıyla bu ifadenin kadınlarıda kapsadığını, bu gerekçeyle kadınlara da cuma namazının farz olduğunu savunmaktadır. Halbuki Cuma Suresi 10. Ayet köle, hasta, çocuk ve kadınları cuma namazı farziyetinden istisna etmektedir. Bunu izah edeceğiz. Ama bunun öncesinde şunu iyice izah etmeliyiz ki, Kur'an'da bazı ayetlerde bir genel ifade kullanılarak genelleme yapılır. Aynı veya başka ayette o konuyla alakalı istisna yapılabilmektedir.
Bu konuda bazı örnekler verelim:
Bakara 2/178'de "Ey iman edenler" şeklinde bir genel ifadeyle tüm müminlere hitap edilerek, öldürme konusunda kısas uygulaması farz kılınıyor. Fakat bu genel hitaba rağmen aynı ayette istisna da yapılarak, öldürülen kişinin velisi (yakını) katili affederse, kısas uygulanmayıp, onun yerine diyet alınabileceği anlatılmaktadır.
Maide/6 da “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın” emriyle suyla abdest alınması için “Ey iman edenler” şeklinde tüm müminlere hitap eden genel bir ifade kullanılmıştır. Ama aynı ayette daha sonra “Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin” denilerek, bazı kimselerin su bulamadıklarında istisna edilerek teyemmüm alabilecekleri dile getirilmiştir.
Yani Ayette, suyla abdest alma emrinin, tüm müminleri kapsadığını göstermek için “Ey iman edenler” gibi bir genel ifade kullanılmasına rağmen, belli bazı şartlara sahip kimseler (su bulamamış hasta, yolcular vs.) istisna tutularak, teyemmüm gibi fiilî bir kolaylık getirilmiş ve bir ruhsat verilmiş oldu.
Bakara/183’de “Ey iman edenler” şeklinde bir genel ifade kullanarak, orucun tüm müminlere farz olduğu bildirilir. Bakara/185’de ise genel bir ifadeyle herkesin Ramazan ayında orucunu tutmasının farz olduğu belirtilmiştir. Bakara Suresi’nin 184. ve 185. ayetleri ise bu farziyetin hastalık ve yolculuk gibi bazı durumlarda istisna edileceğini ve nasıl telafi edileceğini açıklamış olur.
Yani Bakara 183. ve 185. Ayetlerinde orucun farz oluşu ayette tüm müminlere hitaben olsada, hasta ve yolcu olan bazı kimseler istisna tutularak, fiilen o anda oruçtan sorumlu tutulmaz, fiilen oruç sorumluluğundan geçici muaf tutulur. Bakara/185’de genel bir ifadeyle tüm müminlere, orucun zaman dilimi açısından yalnızca Ramazan ayında farz olduğu bildirilmesine rağmen, yine aynı ayette istisna edilen bazı kimselerin Ramazan ayında oruç tutmayabilecekleri, Ramazan ayından sonra tutamadıkları günler sayısınca oruç tutabilecekleri bahsedilmektedir.
Tevbe/29’da “kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın” denilerek genel bir ifade kullanıldığından bu ayet, tüm müminlere savaşın farz olduğu izlenimini vermektedir. Tevbe/38’de, “Ey iman edenler! Size ne oldu ki, Allah yolunda savaşa çıkın denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? “ diye belirtilerek tüm müminlere savaş farzmış gibi gözükür. Halbuki bu iki ayet, sadece savaş mükellefiyeti olan müminlere yönelik bir çağrıdır. Çünkü Tevbe 9/91, bazı müminleri savaştan istisna etmektedir.
Tevbe/38’de “Ey iman edenler” şeklinde, savaş mükellefiyeti olan kimselere hitap edebilmek için tüm müminleri kapsayacak gibi gözüken genel bir ifade kullanıldığı halde, Tevbe 9/91’de Allah zayıfları, hastaları ve fakirleri savaş mükellefiyetinden istisna edilen yani muaf tutulan kimseler olduğunu belirtmiştir. Ayetteki “zayıflar” ibaresi, kadınlar, yaşlılar ve fiziken dayanıksız olanları kapsayıcıdır.
Yani kadınlar, direkt olarak "zayıflar" kavramı içinde olarak, Tevbe 9/91 kadınları savaş mükellefiyetinden istisna etmektedir.
Tevbe 9/91 sadece hastaları değil, bu ayetteki “zayıflar” ifadesiyle kadınlarıda kapsayacak şekilde güçsüzlüğü genel olarak istisna kılar. Tevbe/38’de “Ey iman edenler” ibaresiyle savaşa katılacak kimseleri belirtmek için müminleri kapsayıcı genel bir ifade kullanılıp, Tevbe 9/91’de savaştan “zayıflar” yani “kadınlar” istisna edildiği halde kadınlara savaşmak farz mı, bu durumda kadınlar savaşa gitmediklerinde günaha mı girecek? Kadınlar savaş mükellefiyetinden istisna edildiği için Tevbe/38’de “Ey iman edenler” şeklinde genel bir ifadeyle müminlerin savaşa katılmaları belirtilmiş olsada, ayetlere bütüncül baktığımızda kadınların savaşa katılması farz değildir.
Nisa/34 de Erkeklerin kavvam (koruyucu, sorumlu) olması ve bazısının bazısından üstün olduğunun belirtilerek kadınlara göre erkeklere bazı yönlerden üstünlük verildiğinin vurgulanması, savaşa katılma konusundaki sorumluluğun öncelikle erkeklerde olacağını, kadınların savaşa katılmasının ise farz olmadığını anlamamızı sağlar.
Allah, erkekleri kadınlar üzerinde kavvâm (sorumlu, koruyucu) kılmıştır. (Nisâ 4/34) Kavvâmlık ise, fiziksel güç ve savaş gibi toplumsal sorumluluk açısından da erkekler için öncelik anlamı taşır. Bu öncelik/sorumluluk/koruyuculuk savaş gibi çok ağır yükümlülüklerde de erkeklere verilmiştir. Bu sebeple kadınlar, bu çok ağır yükümlülükten istisna edilir yani muaf........
© Akasyam
