menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sessizliğin Bedeli: Düşünmeyi Unutan İnsan mı Oluyoruz!

12 0
19.11.2025

Bir şehir metrosuna adım attığınız anda içinize işleyen o tuhaf, titreşimsiz sessizliği hissedin!

Bu, dinginliğin veya huzurun sessizliği değil; aksine, bir teslimiyetin, bir tükenişin, düşüncenin askıya alındığı kolektif bir uyuşukluk halidir.

Yan yana sıralanmış insanlar, kulaklıklarıyla kendilerine özel ses duvarları örmüş, gözleri ise parlak ekranların hipnotik ışığına gömülmüş durumda. Kimse etrafına anlam arayan gözlerle bakmıyor, kimse yanındakinin varlığından haberdar olmak istemiyor. Bu tablo, modern çağın en çarpıcı paradokslarından birini yansıtıyor: Hiç olmadığımız kadar bağlıyız, ama aynı zamanda hiç olmadığımız kadar yalnız ve sessiziz.

Bu sessizlik, düşüncenin derin sularına dalmanın değil, ondan kaçmanın sessizliğidir.

Frankfurt Okulu düşünürü Max Horkheimer’ın o unutulmaz tespiti, bu manzarayı özetler niteliktedir: “İnsan artık düşünmek yerine onaylamayı öğrenmiştir.”

Bu cümle, modern aklın nasıl bir dönüşüm geçirdiğinin en keskin ifadesidir. Akıl, bir zamanlar hakikati aramak, sorgulamak ve eleştirmek için var olan bir yeti iken, bugün çoğunlukla uyum sağlamanın, sistem içinde "problemsiz" işlemenin bir aracına dönüşmüştür. İnsan, “makul” ve “rasyonel” görünmek uğruna, en temel insani özelliklerinden biri olan içsel vicdan muhasebesini sessizliğe mahkûm eder.

Artık temel sorumuz, “Bu doğru mu?” veya “Bu adil mi?” değildir. Yerini, çok daha sıradan ve acımasız bir soruya bırakmıştır: “Ne işe yarar?”

İşte bu sorunun egemen olduğu yerde, insanın ruhu yavaş yavaş tükenmeye başlar. Çünkü bu, "araçsal akıl"ın zaferidir. Bir şeyi, kendi içsel değeri, güzelliği veya hakikati için değil, sadece bize sağlayacağı fayda veya çıkar için yaparız.

Bu mantığı gündelik hayatımızın en mahrem köşelerine kadar taşırız. Bir dostluk, bize sosyal veya profesyonel ağlar........

© Akasyam