İşlevsel İslam
İslam olmak, İslam’ı yaşamak ve İslam’da kalmak zor iş be usta… İslam’ı işlevsel hale getirmek daha da zor...
İslam olmakla ne sağa benziyorsunuz ne de sola… Ne örfe göre davranıyorsunuz ne de kanuna… Ne büyüklere özeniyorsunuz ne de küçüklere... Böyle bir isteğe sahip de değilsiniz… Dini kuralların dışında kalan hiç kimseye benzemek istememeniz son derece zor bir iştir.
Siz ve Yüce dininiz… Siz ve Peygamberiniz…
Sizi kendinize benzetmek isteyen tüm insanlara rağmen Kur’an’a sarılıyor ve ona göre bir yaşam sürdürüyorsunuz, sünnete göre bir hayatı dile getiriyorsunuz. İstekleriniz İslami olunca hemen herkes düşman kesiliyor size. Hemen herkes karşı çıkıyor yaptıklarınıza. Yuhalanmaktan da yakanızı kurtaramıyorsunuz. Hemen herkes bayağı görüyor söylemlerinizi, işlemlerinizi, anlatımlarınızı...
Olsun… Dünyanın da bir sonu var…
Gazze’de yaşayan insanlar gibi yanlış iş yaptığınızı, yanlış yerde ve yanlış mekânda durduğunuzu, yanlış düşmanı seçtiğinizi söyleyerek ölüme terk ediyorlar sizi. Umursamıyorlar feryadınızı… Duymuyorlar çığlıklarınızı… Hatta gözünüzün üstünde kaşınız, ağzınızın altında çeneniz var diyerek suçluyorlar, alkış tufanına tutuyorlar ve yuhalıyorlar sizi. Dedim ya İslam olmak, İslam’ı yaşamaya çalışmak, hakkı ve hakikati ortaya koymak hatta İslam’ı anlatmaya çalışmak en zor iş be usta.
Zaman mı değişti, insanlık mı çığırından çıktı? Yoksa insanlık, daha önce helak olan insanların ahlakına mı özendiler?
Niye böyle oldu? Neden bu duruma evrildik? Bu handikaplar ile amansızca karşılaşmamızın sebebi ne? Sonu gelmeyen karanlık tünellere niye mahpus kaldık?
Bu soruların tek bir cevabı var; o da İslam’ın devlet sisteminden uzaklaştırılmış olmasını cevap olarak verebilirim.
Sanırım rahatlık ve konfor toplum olarak yaşam alanımızın hemen her alanını çepeçevre kuşatınca olanlar oldu, kıyametler koptu. Bir elimiz balda diğer elimiz yağda olunca ibadetten, iyilikten, güzellikten, insanlığı aramaktan, insani değerlere ulaşma sevdasından, mazluma yandaş olmaktan ve en önemlisi de İslam’ı anlamaktan, yaşamaktan ve anlatmaktan vazgeçtik. Tart ettik her şeyi hayatımızdan. Düşmana benzedik, düşmanı yandaş belledik. Hatta ölümüne bağlı olduğumuz tüm değerlerimizi bir döner koltuğa feda ettik.
Biz haklıydık, haklı olan ancak biz olmalıydık. Hata ve kusur bizde olmazdı / olamazdı. Belki de bizler gökten zembille inmiştik. Bize hatamızı söyleyenlerin alnının ortasından vurmalıydık. O yüzden uydurduğumuz tüm bahaneleri, dile getirdiğimiz tüm yalanları, anlattığımız........
© Akasyam
