Az olsun mantığı...
“Az Olsun Benim Olsun” Mantığının Dar Ufku ve Risale-i Nur Talebeliği ile Bağdaşmazlığı
Toplumsal kültürde sıkça dile getirilen “Az olsun benim olsun” sözü, ilk bakışta ihtiyatlı veya kanaatkâr bir yaklaşım gibi görünse de, temelinde benmerkezci, sahiplenmeci ve daraltıcı bir bakış açısı barındırır. Bu düşünce kalıbı, özellikle Risale-i Nur hizmetinin temel prensipleri açısından ciddi bir zıtlık teşkil eder. Çünkü iman hizmeti şahsî menfaatin değil, rızâ-yı İlâhînin, ihlâsın, tesanüdün ve şahs-ı manevînin esas alındığı bir sahadır.
Bediüzzaman Said Nursî’nin ortaya koyduğu prensipler incelendiğinde, bu parolayı andıran her türlü benlik, sahiplik ve dar mülkiyet iddiası, hizmetin ruhuna aykırı görülür.
Hizmette ölçü: “Benim olsun” değil, “Allah için olsun” olmalıdır. Risale-i Nur, amelin merkezine niyeti ve özellikle de rızâ-yı İlâhîyi yerleştirir. Bu bakımdan hizmeti sahiplenmek veya onu şahsî bir alan hâline getirmek, Bediüzzaman’ın şu temel ölçüsüyle bağdaşmaz:
“Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı; eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yoktur.” (Lem’alar, 21. Lem’a) Dolayısıyla, “Benim olsun” şeklindeki her yaklaşım, niyeti gölgelediği gibi, hizmetin özündeki ulvîliği........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Rachel Marsden
Daniel Orenstein
John Nosta