Yaşayan bir edebiyata sahip olduğumuzu fark etmek
MERİ TEK DEMİR
Geçtiğimiz hafta Araz Kojayan, Wasafiri Magazine’in Tatevik Ayvazyan ve Naneh V. Hovhannisyan editörlüğünde hazırlanan “Armenia(n)s: Elevation” başlıklı sayısını dil ve kültür bağlamında ele almıştı. Bu hafta ise aynı sayıyı edebiyat açısından incelemeye devam ediyoruz. Bu incelemeyi yazarken derginin editörleri tarafından kaleme alınmış giriş yazısı başta olmak üzere, az sonra bahsedeceğim metinler bana, özellikle Batı Ermeni edebiyatına bakış açısının günümüzde halen ana akım bir çerçevede ele alındığını yeniden hatırlattı. Ayvazyan ve Hovhannisyan’ın giriş yazılarında dikkat çektiği üzere, Ermenilerin günlük hayatlarında dahi yok oluş kaygısı çoğu zaman varlığını sürdürür ve ister istemez kültürel ve edebi üretimlere de yansır.
Gerçek şudur ki, Batı Ermenicesi 20. yüzyılın başında çok ciddi bir kesintiye uğramış olsa da, Ermeni edebiyatı gerek Batı gerek Doğu Ermenicesiyle çok önemli eserler vermiş, pek çok dile çevrilmiş ve geçmişte de günümüzde de edebi geleneği oturmuş bir edebiyattır. Ancak, Batı Ermenicesi edebiyatı günümüzde özellikle Zabel Yesayan, Krikor Zohrab gibi İstanbullu Ermeni yazarların yaşam öykülerine odaklanan ve edebi metni ikincil hale getiren sınırlayıcı bir bakış açısıyla ele alınıyor. Bu sınırlı yaklaşım ne bu yazarların eserlerindeki edebi incelikleri yeniden yorumlayarak yeni keşifler yapılmasına yardımcı oluyor, ne de İstanbul dışında kalan Tlgadintsi, Hamasdeğ gibi kavar yazarlarının okunurluğuna kapı aralıyor. Ermeni edebiyatının önde gelen edebiyatçılarının yaşamlarına odaklanan ve İstanbul temelli bakış açısıyla sınırlanan anlatısı kendi içinde tekrar eden bir pratiğe dönüşerek, karşımıza ana akım edebiyat tarihi anlatısı çıkarıyor.
Dergide baskın olan Batı Ermenicesi’nin travmaya ve........
© Agos
