menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir keman, bir evlilik ve yüzyıllık hayat

13 1
11.05.2025

TAMAR GÜRCİYAN

Mamamın ailesinde geçmişten hikayeler anlatılır. Pek çok Ermeni ailesine kıyasla ailemde hikayelerin daha çok konuşulduğunu düşünürüm. Ancak zaman geçtikçe bilmediğim pek çok şey olduğunu, hikâyelerin bazı boşluklar içerdiğini fark ediyorum. Öğrendikçe daha fazlasını bilmek istiyorum. Ahlatılanları bir araya getirmeye çalışmak, bazen kendimi Gabriel García Márquez’in “Yüzyıllık Yalnızlık” romanındaki, şifreli bir dilde yazılmış bir kitabın sırrını anlamaya çalışan genç aile üyesi gibi hissettiriyor. Yaşananları anlama ve öğrenme isteği, o hayat tamamen kaybolduğunda ve geri dönülemez bir hâle geldiğinde, üzerinden zaman geçtikten sonra doğuyor.

Bu sergide anlatacağım aile hikâyesini, dedemin bizim eve bıraktığı bir keman sayesinde öğrendim. Kemanın hikâyesi 1940’lardan başlıyor. Eski dünya düzeni ile yeni dünya düzeni arasında sıkışıp kalmış yayam Vartuhi’nin, yıkılmış bir dünyanın külleri içinde büyüyen ama yaşamı sevmekten vazgeçmemiş dedem Ganan’ın bir araya geliş hikâyesi bu.

Yayam Vartuhi ile hiç tanışmadım. Ben doğmadan, 58 yaşında vefat etmiş. Yokluğu ailede hep hissedilmiş. Hatta fiziksel olarak hayatımda hiç var olmamış olsa da benim için varlığı yokluğuyla anlam kazanmış bir anneanne. Vartuhi, Cumhuriyet Kız Enstitüsü’nde okumuş, diplomasını alıp öğretmenlik yapmasına üç ay kala dedem Ganan ile evlendirilmiş. Kendisi dedemle evlenmemek için Ankara’ya kaçıp üniversite okumayı düşünmüş, bu planını açtığı arkadaşı da bunu dedemin ailesine söylemiş. Diploma alamazsa kaçamaz diye düşünülmüş ve böylece bir ömür boyu sevemediği bir adamla evlendirilmiş.
Yayam dedemi tanımadan önce onun kemanını görmüştü. Bir gün, yayamın okuduğu Kız Enstitüsü’nde görev yapan müzik öğretmeni, dedemin bakırcı dükkânına gelerek bir dersinde kullanmak için kemanı ödünç almış. Derste kemanı çaldıktan sonra, “Bu kemanın sahibi bile bu kemanın değerini bilmiyor” demiş. Vartuhi, müzik hocasının bu sözlerini, evlendikten sonra kemanı gördüğünde yeniden hatırlamış ve belki de kendisine uygun olmayan bir adamla evlendirildiğini düşünmüştü.
Yayamın okuduğu dönemde Malatya’da müzik öğretmeninin çalabileceği başka bir keman yok muydu? Malatya’da bir okula gitmemiş olan dedem, nasıl olup da okuma yazma öğrenmiş, üç dil konuşabilmiş ve Varlık Vergisi’ne tabi tutulmasından hemen önce 17-18 yaşında gidip bir keman satın almak istemişti?

Dedem, Ermeni okulunun bulunmadığı Malatya’da, 1915........

© Agos