menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zor zamanlardan zor zamanlara

20 0
31.01.2025

Geçen hafta Serdar Korucu’nun Aras Yayıncılık’tan çıkan ‘Öncesiyle Sonrasıyla 12 Eylül Döneminde Ermeniler: Olaylar Tanıklıklar’ başlıklı kitabı vesilesiyle, 1970’lerin başı ile 1990’ların sonu arasındaki dönemde Türkiye Ermenilerinin durumunu konuşmaya başlamıştık. Bu hafta devam edelim.

Kitabı okuyan biri bu dönem boyunca Ermeniler üzerindeki baskının büyüklüğünü, havanın ağırlığını kavrayabiliyor. O kadar ki, ayrıntılarını kitapta bulacağınız Manuel Yergatyan ve Hrant Güzelyan’ın (Küçükgüzelyan olarak da kullanılıyor) davalarında görüldüğü gibi, soykırım sonrasında Anadolu’da kalmış bir avuç Ermeni’nin çocuklarının İstanbul’a getirilip okullara kaydedilmesi bile suçmuş gibi muamele görüyor. Yalnız o da değil, çeşitli ülkelerdeki çeşitli Ermeni kurumları arasında bağlantı ve yardımlaşma olması da başlı başına bir suçmuş gibi gösteriliyor. Cenazelerde okullara ve diğer kurumlara yapılan bağışları “ASALA’ya yardım” diye suçluyorlar. Ermeni kimliğini, Ermeniliği yaşatacak her girişim düşmanlık olarak algılanıyor.

İnsanlar bu faaliyetleri için savunma yapmak zorunda bırakılıyorlar. Benzer şekilde, Türkiye’den Ermeni çocukların ve gençlerin din eğitimi almak üzere Kudüs’teki ruhban okuluna götürülmeleri de kriminalize edilmiş. Burada çocukların “Türk düşmanı teröristler” olarak yetiştirildikleri iddia edilmiş. Dolayısıyla, hem Türkiye’de Ermeni din adamı yetiştirecek kurumların kurulması engelleniyor, hem de bu tür bir eğitim almak için yurtdışına gitmek suçmuş gibi gösteriliyor. Dönemin havasının bir sonucu olarak, neredeyse kimse “Ne var........

© Agos