menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Soykırımlara bütüncül ve karşılaştırmalı bakış

8 0
23.04.2025

Bir 24 Nisan’a daha eriştik. Üstünden 110 sene geçti, kurbanların veya sağ kalanların torunları içinde bugün yaşayan varsa bile artık onlar da iyice yaşlandılar. Olanları bizzat sağ kalanlardan, tanıklardan dinleyen çok az kişi kaldı. Evet, Ermeni Soykırımı’na dair hafızanın kaybolmaması için ilk günden beri büyük çabalar ortaya kondu, konuyor, konmaya da devam edecek. Fakat soru şu: bilgiyi aktarıyoruz ama acaba o duyguyu, o hassasiyeti, soykırımın manasını, ne demek olduğuna dair bilinci de aktarabiliyor muyuz? Yoksa bu, zamanın sonsuz akışı karşısında başarısız kalmaya mahkum bir çaba mıdır? Ne yaparsak yapalım, yaşananları mama-babalarının, yaya-dedelerinin ağzından dinlemiş olanlar kadar -kurbanların tecrübesinin biricikliğini ve tabii korkunçluğunu zikretmiyorum bile- o duyguyu hissetmemiz mümkün değil mi? Üstelik, birçok örnekte bu mamalar-babalar, yayalar-dedeler çocuklarına, torunlarına bir şey de anlatmamışlar.

Öte yandan, belki de bu sorulması, bilincine varılması ama takılıp kalınmaması gereken bir soru. Başka bir deyişle, hatırlamaya ve hatırlatmaya “beyhude bir çaba” olarak bakmak yerine ahlaki bir sorumluluk olarak bakmak daha doğru. Biz de doğduk, büyüdük, yaşlanıyoruz, bu dünyadan gelip geçiyoruz ama hatırlamanın ve hatırlatmanın bizden önceki kuşaklardan aldığımız bayrağını bizden sonrakilere en sağlam biçimde devredebilirsek; dere boylarında, dağ başlarında, izbe kamplarda, çöl kumları içinde, neden bütün o eziyetleri yaşadıklarını, neden evlerinden koparılarak sürgün yollarına çıkarıldıklarını bilemeden can vermişlere, özellikle de çocuklara karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş........

© Agos