Bomba üzerinde otururken iskambil falı açmak
Türkiye'nin ve onun içinde de özellikle İstanbulluların deprem mefhumuyla şizofrenik denebilecek bir ilişkisi var. Deprem, bir sarsıntıyla kendini hatırlattığında insanlar çok korkuyor, paniğe kapılıyor. Sarsıntının hemen sonrasında yaşanan tartışmalara, hareketliliğe ve hararete bakacak olursanız hemen birtakım plan ve projeleri hayata geçirmek üzere eyleme geçilecek zannedersiniz. Fakat, üstünden 24 saat geçmeden sanki hiçbir şey olmamış veya hiç olmayacakmış gibi normal yaşamlara, faaliyetlere devam edilir. Bir “uzmanın” ağzından bunun büyük depremi tetiklemeyecek bir sarsıntı olduğunu duyunca rahatlanır. Bütün Türkiye adeta bir bombanın üzerine oturmuş “patlayacak mı, patlayacak mı?”, diye iskambil falı açıyor; fakat aklı başında herkes bu bombanın er geç patlayacağının farkında.
Öte yandan, kaç kişi beklenen depremin yıkıcılığının boyutlarının farkında o tartışılır. “Yıkıcılık” derken de sadece deprem sırasında yıkılacak binalardan bahsetmiyorum. Bu o kadar külli bir yıkım olacak ki deprem sırasında yıkılan binalar bunun belki de küçük bir kalemini oluşturacak. O kadar ki elimize kâğıdı kalemi alıp deprem sonrası olası senaryoyu yazmaya kalksak muhtemelen bütün maddi ve manevi zarar kalemlerini hayal edip yazamayız. Gerçek felaket anında, bizim........
© Agos
