menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir hikâyeye inanmakla başlar her şey

14 0
16.03.2025

Evet, her şey bir insanı sevmekle değil, bir hikâyeye inanmakla başlıyor, çünkü hikâye olmadan anlam olmuyor, insan denen varlık anlamı ancak bir hikâye içinde kurabiliyor; anlam olmadan da hayata tutunmak, yaşam enerjisi bulmak, geçiciliğin, hiçliğin yükünü taşımak zorlaşıyor. Sadece anlam da değil, bir hikâyeye inanmak, huzur ve güvenlik hissi ve buna bağlı olarak bir çeşit mutluluk veriyor insanlara. Bir hikâyeye inanmak, aynı zamanda o hikâyenin bir parçası olmak, kendini o hikâyede bir yerlere yerleştirmek, yani kendi zayıf, küçük, geçici varlığını ezelden gelip ebede gittiği düşünülen bir anlatı içinde güçlü ve kalıcı kılma çabası demek. Onun için hikâyeler bu kadar önemli, bu kadar etkili.

Dinler, birer hikâyedir örneğin. Tüm siyasi akımlar, ideolojiler, daha çok da sağ ideolojiler ve onun içinde de özellikle milliyetçilik, muhafazakârlık, birer hikâyedir. Size bir hikâye anlatırlar ve buna inanmanızı isterler, çünkü inanmayan insan eyleme geçemez. Bu hikâyeler ekseriyetle geçmişte her şeyin doğru, mükemmel, iyi ve güzel olduğu bir zaman, bilinen tabirle bir altın çağ tanımlarlar. Nostalji burada hikâyenin ayrılmaz bir parçasıdır. Hikâyelerin sağ-muhafazakâr siyasette, sol ve özgürlükçü siyasete kıyasla daha ön planda, daha etkin olmasının bir sebebi de burada yatıyor. Şöyle ki, sağ siyaset(ler) ideal dönemi geçmişte bir yere yerleştirip onun bir nevi restorasyonunu amaçlarken, sol ve/veya özgürlükçü siyaset, ideal dönemi ulaşılması gereken bir hedef olarak geleceğe yerleştirir. Bu siyasetlerin gözünde geçmiş, kurtulunması, sonlandırılması gereken bir adaletsizlik ve baskı dönemidir. Bu söylediğim, hikâyeler sol siyasette hiç rol oynamaz demek değildir ama insanlar hikâyeleri olmuş veya olan bir hâl olarak dinlemeyi severler, bunu da onlara sağ siyasetler verir. Anlatılan, masal bile olsa, “Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde” diye başlar.

Yeri gelmişken şunu da söyleyelim: Bu hikâyelerin, bu altın çağ anlatılarının........

© Agos