menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Geleceği kurmak

14 0
17.04.2025

Ülke, nicedir her yeni başlayan güne ev baskınları, gözaltı haberleriyle uyanıyor ve bu rezil pratik egemen tarafından sıradanlaştırılmaya çalışılıyordu ki bu defa öyle olmadı. 19 Mart 2025 tarihinden itibaren farklı ve umudu yeşerten sabahlara uyanmaya başladık.

İnsanlar sokağa çıkmaya, demokrasi, özgürlük ve daha iyi bir gelecek talebini haykırmaya başladı. Otoriter/totaliter rejimler suskunluk ister, hakikati hiç sevmez, kendi anlatısına inanan kitleler ister, inanmasa da suskun kalan kayıtsız bireyler ister. Ama bu defa öyle olmadı. Suskunluktan sıyrılan öğrenciler okullarından, geniş halk kesimleri evlerinden, işlerinden çıktılar, önlerine konan çeşitli engellere rağmen bedenlerini ortaya koyarak “senin hikayene artık inanmıyoruz” diye haykırdılar.

Ekrem İmamoğlu’na yapılan haksızlığı protesto için başlayan gösteriler çok geniş bir demokrasi, özgürlük ve adalet talebine dönüştü. Bu defa sokağa çıkanların üstüne copla, tüfekle, biber gazıyla saldırdılar ama nafile, durduramadılar ve daha çok insan aktı sokağa.

19 Mart sabahından başlayarak ben de elimden geldiğince bulunduğum yerdeki eylemlere katıldım, bir de bu ülkedeki milyonlar gibi televizyon haber kanallarına ve cep telefonuma kilitlendim.

Halk eylemlere akıyor, muhabirler insanlara mikrofon uzatıyor ve eyleme geliş nedenlerini soruyorlardı. İnsanlar adaletsizlikten, haksızlıktan, baskılardan, açlıktan şikâyet ediyor, demokrasi, özgürlük ve adalet talep ediyorlardı.

Dikkatimi çeken, hemen herkesin geliş nedenlerindeki ortak vurguydu: “Gelecek için buradayız”. Gençler, geleceklerinden kaygı duyduklarını dile getiriyor, “geleceğim için buradayım” diyordu. Orta yaşlı bireyler; “çocuklarımızın geleceği tehlikede, onlar için buradayım”; yaşlılar ise, “torunlarımızın geleceği için geldik” diyorlardı.

Bir televizyon kanalında Galatasaray Üniversitesi’nden bir genç, hocalarının diplomasının iptalini anlatıyordu. “Bu yapılanlar bizde geleceksizlik hissiyatı oluşturdu, geleceğimizi kendimizin kuracağı hissiyatı oluşturdu” dedi ve ekledi: “Biz geleceği kuracağız iddiasıyla sokağa çıkıyoruz”

Geleceği kurma talebi
Hemen herkesin ortaklaştığı bu talep yani geleceği kurmak talebi, demokrasi, özgürlük ve adalet, laik ve sosyal devlet talepleri ile birleşiyordu ve aslında bir bakıma önümüzdeki dönemde izlenecek yol haritasını da belirliyordu. Bu heyecan verici gelişmenin hepimize yüklediği çok önemli görevler var ve bu talepler esasen adil, eşit ve özgür bir gelecek kurabilmemiz için hepimize çok önemli fırsatlar sunuyor.

Protestolarda elle yazılan bir döviz kanımca hayli anlamlıydı ve bu dövizde aynen şöyle yazıyordu:

“Bütün Mümkünlerin Kıyısındayız”.

Bu dövizin gösterdiği gibi demokratik, adil ve çoğulcu bir gelecek mümkün ve biz bütün bunlara bir adım yakınız.

Tahakküm rejimleri geleceğimizi tahayyül etme kapasitemizi de iğdiş ediyor. Çünkü onlar düşünen, birlikte tahayyül eden bir toplumu hiç sevmezler. Bu yüzden öncelikli görevleri insanların bir araya gelip birlikte düşündüğü kamusal alanları yok etmektir. Bir araya gelip sorunlarımızı barışçıl bir ortamda tartışmamız onların korkulu rüyasıdır. Çünkü onların düşmana ihtiyacı var. Toplumun bir kesimini düşman ilan ederek diğerleriyle yan yana gelmesini engellemek, onların ihtiyaç duyduğu bir şeydir ve iktidarlarını sürekli düşman yaratarak güçlendirirler.

Gençler, kadınlar, işçiler, muhalifler, elimizden alınan kamusal alanları ele geçirmeye başladı bile. O halde gelin ‘kıyısında olduğumuz mümkünleri’ hayata geçirmek için adım atalım.

Mesela;

Nasıl bir gelecek tahayyül ediyoruz sorusuyla başlayalım işe.

Gelecekten beklentiniz nedir, diye sorulan Saraçhane tutuklusu bir genç “Gelecekten beklentimiz geçmişe dönmektir” demiş, (Tuğçe Tatari, t24 11.04.2025) kuşkusuz devamı da var bu söylediklerinin ancak ben ‘Gelecekten beklenti geçmişe dönmek midir?’ diye sormak için sadece bu bölümüne........

© Agos