menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İklim Kanunu doğayı değil, parayı önceliyor!

14 5
28.02.2025

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – TBMM Çevre Komisyonu’nda görüşülmeye başlanan İklim Kanunu tasarısına karşı açıklama yapan ülke genelinden 93 kuruluş, “ekmeğimizi kursağımızdan alıp özel şirketleri besleyen bir kanun gerçek bir İklim Kanunu değildir” diyerek tasarının yeniden yazılmasını talep etti…

Türkiye genelinde iklim adaletini savunan 93 kurum, TBMM’ye sunulan ve 26 Şubat (bugün) itibari ile Çevre Komisyonu’nda görüşülmeye başlanan İklim Kanunu tasarısına karşı change.org platformunda ortak bir imza kampanyası başlattı. Kampanyayı destekleyen kurumlar, mevcut tasarının halkın ve doğanın yararına olmadığını, aksine ticari çıkarları gözettiğini belirterek tasarının geri çekilmesini ve bilimi, iklim adaletini, toplumsal ortak faydayı gözetecek şekilde yeniden yazılmasını talep ediyor. Konuyla ilgili yapılan ortak açıklamada, “Türkiye’deki iklim politikaları doğayı ve toplumu değil, ‘ticareti’ korumak üzerine inşa edilmektedir. Ticari kaygılarla yürütülen her yasal değişiklik, şirketlerin dereleri kurutmasına, tarım arazilerini yok etmesine; bölgelerin ormansızlaştırılmasına, soluduğumuz havanın kirletilmesine neden oldu. İşçiler haklarını alamadı, kadınlar kamusal alanlardan uzaklaştırıldı, çocuklar hasta doğdu, insanlar göçe zorlandı. Yaban hayat yok edildi. Bizler biliyoruz ki ekmeğimizi kursağımızdan alıp özel şirketleri besleyen ve yaşam alanlarımızın karşısına sermayenin kâr odağını yerleştiren bir kanun gerçek bir İklim Kanunu değildir” denildi.

KOMİSYON BAŞKANI ENSARİOĞLU: 2053 NET SIFIR EMİSYON HEDEFİ

TBMM’ne sunulan ‘İklim Kanunu Teklifi’ bugün toplanan Çevre Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Komisyon Başkanı AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Türkiye’nin coğrafi özelliklerine dikkati çekerek iklim değişikliği ile mücadele kapasitesinin artırılması gerektiğini belirtti. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne 2004 yılında, Paris Anlaşması’na ise 2021 yılında taraf olan Türkiye’nin, ‘2053 net sıfır emisyon’ hedefi çerçevesinde ulusal ve uluslarası çalışmaları sürdürdüğünü dile getiren Ensarioğlu, “İklim değişikliğiyle mücadelenin bir an önce toplum tarafından benimsenmesi, uygulamaların içselleştirilmesi ve uluslararası sözleşmelerin iç hukukumuza aktarılmasında, yasal zemine oturtulması anlamında teklifin bir an önce kanunlaşması büyük önem arz etmektedir” dedi.

ÜLKE GENELİNDEN 93 STK’DAN İKLİM KANUNUNA İTİRAZ VAR

Türkiye’nin farklı bölgelerinde doğa koruma mücadelesi veren 93 STK ise imza kampanyası başlatıp ortak bir açıklama yaparak Meclis’te görüşülen İklim Kanunu Teklifi’nin doğayı ve toplumu değil, şirketlerin çıkarlarını öncelediğini savunarak tasarının yeniden düzenlenmesi çağsırında bulundu.

‘ŞİRKETLERİN ÇIKARLARI İÇİN HAZIRLANAN TASARIYI KABUL ETMİYORUZ’

İklim Kanunu teklifinin, havayı, suyu ve toprağı pazarlık konusu haline getirdiği savunulan ortak açıklamada, “Toprağı kazma sesleriyle, dereleri beton duvarlarla, ormanları rant projeleriyle boğmak isteyen büyük şirketlerin çıkarları için hazırlanmış bu kanun tasarısını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz” ifadelerine yer verilerek şöyle denildi:

‘AFETLERİN GÖLGESİDNE YAŞAMAYA MECBUR EDEN BİR KANUN’

“Türkiye’deki iklim politikaları doğayı ve toplumu değil, ‘ticareti’ korumak üzerine inşa edilmektedir. Ticari kaygılarla yürütülen her yasal değişiklik, şirketlerin dereleri kurutmasına, tarım arazilerini yok etmesine; bölgelerin ormansızlaştırılmasına, soluduğumuz havanın kirletilmesine neden oldu. İşçiler haklarını alamadı, kadınlar kamusal alanlardan uzaklaştırıldı, çocuklar hasta doğdu, insanlar göçe zorlandı. Yaban hayat yok edildi. Bizler biliyoruz ki ekmeğimizi kursağımızdan alıp özel şirketleri besleyen ve yaşam alanlarımızın karşısına sermayenin kâr odağını yerleştiren bir kanun gerçek bir İklim Kanunu değildir. Sularımızı, ormanlarımızı, havamızı büyük proje uygulayıcılarının insafına bırakan; bizleri kömürün karasında, altının kâr hırsında, afetlerin gölgesinde yaşamaya mecbur eden bir kanun gerçek bir İklim Kanunu değildir.

MADENCİLİK POLİTİKALARINDA HİÇBİR DEĞİŞİKLİK GETİRİLMİYOR

İklim krizine neden olan tarım, enerji, sanayi ve madencilik politikalarında hiçbir değişiklik getirmeyen, iklim krizinin yol açtığı seller, fırtınalar, yangınlar gibi afetler için hiçbir önlem öngörmeyen, işçilerin haklarını güvence altına almayan, kadınların ve dezavantajlı grupların iklim krizi nedeniyle uğrayabileceği ayrımcılığı gözetmeyen, gençlere güvenceli bir gelecek vadetmeyen ve adalet mekanizmasını halkın talepleri doğrultusunda işletmeyen bir kanun gerçek bir İklim Kanunu değildir.

‘TASARI, ORTAK FAYDA ÖNCELENEREK YENİDEN YAZILMALI’ TALEBİ

Bizler, nefes alabileceğimiz ormanların, içebileceğimiz berrak suların, sağlıklı ve adil bir dünyanın sorumluluğunu hissediyoruz. İklim Kanunu tasarısı hazırlık sürecine dâhil edilmeyen sesimiz, zeytin ağaçlarımızın kökleri kadar güçlü ve Türkiye’nin dört bir........

© Açık Gazete