Günümüz sorunlarına alternatif bir yol: Teknokratik Sosyalizm önermesi olabilir mi?
Kapitalist üretim biçimi, bir yandan zenginlik birikimi, diğer yandan da sefalet, işkence, kölelik, cehalet, zulüm ve zihinsel yozlaşma birikimi üretir.
Marx- Kapital 1nci cild. Marx, Karl. Das Kapital: Kritik der politischen Ökonomie. Erster Band. Verlag von Otto Meissner, 1867
Kapitalizm, en kötü insanların herkesin iyiliği için en kötü şeyleri yapacağına dair şaşırtıcı bir inançtır.”
Keynes, J. M. (1936). The General Theory of Employment, Interest, and Money. Harcourt Brace.
Kapitalist sistemin neoliberal politikalarının kaçınılmaz sonucu yarattığı enflasyon temelli günümüz “ekonomik, sosyal ve siyasal” sorunlarımız karşısında “demokratik komünizm, ekososyalizm, teknololoji ve dijital komünizm, teknokratik sosyalizm” seçenekleri çözüm olabilir mi?
Alternatif her bir başlığı gerektiğince incelemek isterim ancak bu yazının olanakları içinde olası değil. Son dönemde sıklıkça üzerine konuşulan ve önemsediğim teknokratik sosyalizm önermesi üzerinde duracağım.
Marx, Komünist Manifesto ve Kapital de çizdiği çerçeve ile kapitalist sistemin yapısal sorunlarını derinlemesine eleştirir. Kapital de sınıfsız bir toplum öngörüsüyle de komünizmi alternatif olarak sunar.
Marx‘ın öngördüğü saf komünizm, tarih boyunca hiçbir ülkede tam anlamıyla hayata geçirilemedi. Sovyetler Birliği, Mao’nun Çin’i ve diğer sosyalist deneyimler “-Marksizm, Marx’ ın idealiz ettiği sistemle ilgisi olmayan çarpıtılmış versiyonudur görüşünü benimseyen taraftayım!” teorinin uygulamalarından saparak otoriter rejimlere evrildi. Bu deneyimlerde bireysel özgürlükler ve ekonomik eşitlik idealize edilen komünizmle hiç bir şekilde örtüşmedi.
Marx, kapitalizmin iç çelişkilerinin sınıf mücadelesine ve nihai olarak proletaryanın (işçi sınıfı) devrimine yol açacağını öngörüyordu ve beklentisi batılı ülkelerde devrim idi!. Komünizmin gelişmesi için sanayileşmiş ve kapitalistleşmiş toplumlar gerekiyordu. Sovyetler Birliği ve Çin gibi deneyimler genellikle tarım toplumlarında gerçekleşti ve bu da Marx‘ın teorisinin tam olarak uygulanamamasına neden oldu.
Marx‘ın alternatif önermesinin merkezinde yer alan yapısal çelişkiler nedeniyle işçi sınıfının aktif öz-örgütlenme yetisi, bu rejimlerde büyük ölçüde devlet kontrolüne devredildi. Bu uygulamaların sonucunda, “Devletin” tüm ekonomik süreçleri kontrol etmesi, oligarşiye dönüşen bürokrasiyi büyüttü ve “verimliliği”azaltarak doğal sonucu eşit refahı engelledi. Biraz açalım konuyu.
Bu gerçekliğin doğal sonucu olarak sosyalist ülkelerde merkezi planlama, kaynakların verimli dağılımını sağlamakta zorlanırken, “devrimin olmadığı” kapitalist ülkeler teknolojik inovasyon ve küresel ticaret aracılığıyla ekonomik büyümeyi sürdürdü. Bu da, kapitalizmin kısmen başarısının devamını sağladı ve “komünist” deneyimlerin cazibesini azalttı.
20’nci yüzyılda uluslararası ticaret ve küresel sermaye akışları, kapitalizmi daha dayanıklı ve genişleyebilir hale getirdi. Görece uygulanan komünizm ise çoğunlukla kendi içine kapanan ekonomilere dayanıyordu. Kapitalist sistemin küresel düzeyde hegemonya kurması, “komünist ülkelerin de”bu sistemle zorunlu uyum sağlama çabalarını beraberinde getirdi ve çoğu komünist ekonomi, piyasa mekanizmalarına yöneldi. Çin örneğinin günümüzde geldiği noktayı bu bağlamda iyi irdelemek gerekli diye düşünüyorum. Bir tarafta dijital diktatörlük olarak kabul edilen baskıcı, diğer tarafta neoiberal regülasyonlara ve mevcut sisteme entegre olmuş, tüm bunlara rağmen kendini hala sosyalist/devrimci olarak tanımlayan “ucube” bir otokratik sistem.
Özetle sosyalist deneyimlerdeki tek parti rejimleri demokratik hakları ve siyasi özgürlükleri bastırarak sosyalizmi doğasından kopardı. Otoriter bir sisteme dönüştürdü.
Bu nedenle Marx‘ın öngördüğü komünizm temelinde uygulamaya çalışılan örnekleri ciddi yapısal sorunlar içerdi. Ancak Marx’ın eleştirileri, özellikle gelir eşitsizliği, çalışan sömürüsü ve sermayenin giderek sınırlı bir grup üzerinde yoğunlaşması gibi konular halen güncel ve geçerli. Bu durum aynı zaman da günümüzde hala bir tartışma alanı da sunmaktadır. Marx’ın kapitalizmin eleştirisini ve alternatif sistem arayışlarını canlı tutmak zorundayız. Bugün geldiğimiz noktada komünizmin alternatif bir model olarak tamamen terk edilemeyeceğini de rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kapitalist sistemde, piyasa dinamikleri arz ve talep yasalarına göre çalışır ve bu da fiyat istikrarını genel de tehlikeye atmaktadır. Enflasyon, piyasada dolaşan paranın mal ve hizmetlerden daha fazla olduğu durumlarda ortaya çıkar ve bunun sonucunda fiyatlar artar. Ancak enflasyonun kapitalist sistemdeki kökleri, salt arz-talep dengesizliğine indirgenemez. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayan süreç de neoliberal politikalarla birlikte, piyasaların deregülasyonu ve sermayenin serbest dolaşımı, şirketlerin kâr odaklı büyümelerinin daha büyük bir öncelik haline gelmesine neden olmuştur. Bu süreç, sermayenin büyük ölçüde bir........
© Açık Gazete
visit website