menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

IRKÇILIĞA KARŞI 8 MART*

7 2
08.03.2025

MEHMET TAŞ / LONDRA – Feminist hareket, kadına yönelik ayrımcılığı ve şiddeti ortadan kaldırmak için sürdürdüğü mücadelenin boyutlarını ataerkil tahakkümü, ırkçılığı ve sınıfsal farklılıkları kapsayacak şekilde genişletti.

Bu açılımların içinde en belirleyici olanlardan biri ırksallaştırma sürecidir. Toplulukların yaşam biçimlerini ortadan kaldıran bu süreç kadınların siyasi haklarına zorlu engeller çıkardı ve sosyal ilişki çerçevelerini de yok etti. Kadınları dar bir alana sıkıştıran, onlara yönelik her türlü şiddeti maskeleyen, cinsiyete dayalı iş bölümünü kurumlaştıran sosyal bir çölleşmeye neden oldu.

ABD’li marksist feminist düşünür Angela Davis, sömürgecilikten bugüne, resmi kurumların uyguladığı ırkçılık içsel bir unsura dönüştürüldüğünden kadına yönelik ırkçılık ve şiddet politikalarının süreklilik kazandığını yazdı.

Yirminci yüzyıl boyunca feminist hareketin amaçları arasında; “toplumsal cinsiyet” kavramlarını gün ışığına çıkarmak, “cinsiyet ve toplumsal cinsiyet” sistemini sorgulamak, kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikleri analiz etmek ve görünür kılmak olmuştur. Bunlara, kadın olmanın farkındalığına varmanın ve ataerkil modelin dayattığı yapısal eşitsizliklerin anlaşılmasını da eklemek gerekir.

Bunun yanı sıra, siyah kadınların sömürülme koşullarına karşı verilen tarihsel mücadelenin katkılarını hatırlamak gerekir. 1971’de beyaz bir kadın ve köleliğin kaldırılması aktivisti olan Olympe De Gouge, Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yazdı. 1851’de köle olarak doğan Sojourner Truth, Ohio Kadın Hakları Sözleşmesi’nde ünlü “Ben Kadın Değil miyim?” 20. yüzyıl gibi erken bir tarihte, siyah feministler ve lezbiyenlerden oluşan Combahee River Kolektifi, 1968’de heteroseksist ve kapitalist siyasi iktidarla karşı karşıya geldi. Daha sonra 1984’te “baskı matrisini” tanımlamayan Patricial Hill Collins’in ve 1989’da kesişimsellik kategorisini detaylandıran Kimberlee Crenshaw’ın katkıları gerçekten çok değerliydi.

Diğerlerinin yanı sıra Afro, sömürgecilikten bağımsız, Latin Amerikalı, lezbiyen feminizmlerin mücadelesi, yalnızca ikili cinsiyeti değil, aynı zamanda ırk, cinsel yönelim ve kimlik, milliyet, etnik köken veya sosyal sınıf gibi kesişimlerde çoklu........

© Açık Gazete