EKO-UYGARLIK KAVRAMI ÜZERİNE BAZI ÖN TEZLER* (I) – Çeviri
MEHMET TAŞ / LONDRA
John Bellamy Foster, Observatorio de la Crisis (kriz gözlemevi), 13 Ocak 2025
İngiltere’de on dokuzuncu yüzyılın Sanayi Devrimi’nde Newcastle, kömür endüstrisinin merkezindeydi. “Newcastle’a kömür getirmek” ifadesi, bir şeyin zaten bol miktarda bulunduğu bir yere gereksiz yere götürüldüğünü belirtmek için söylenirdi.
Batılı bir düşünürün Çin’deki bir izleyici kitlesine ekolojik uygarlık (veya eko-uygarlık) hakkında konuşması, Newcastle’a kömür getirmek gibidir, çünkü kavramın en çok geliştiği yer Çin’dir. Bununla birlikte, eko-uygarlık kavramının özünde Marksizm’e ait olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle, bu yazı eko-uygarlık kavramını geniş bir ekolojik Marksist perspektiften incelemeye yönelik olacaktır. Bu anlamda, eko-uygarlık üzerine on ön tezimi açıklamaya çalışacağım.
(1) Ekolojik uygarlık kavramı Marksist kökene sahiptir ve doğası gereği sosyalisttir. 1970’lerin sonlarında ve 1980’lerde Sovyetler Birliği’nde, Karl Marx’ın ekolojik çalışmaları sonucunda oluşan düşüncelerinden ilham alan sistematik bir perspektif olarak ortaya çıktı ve hemen Çinli düşünürler tarafından benimsendi. Batı’da bugün bile neredeyse hiç konuşulmuyor, zira kapitalist medeniyet anlayışından ve modernitenin Avrupa merkezci vizyonlarından kökten uzaklaşmıştır. 1
(2) Eko-medeniyetin temel felsefi perspektifi, Marksist düşünürlerden Joseph Needham ve Samir Amin’in Avrupa merkezciliği eleştirilerinde tanımladıkları gibi, erken modern medeniyetlerin normlarında veya organik-maddi dünyayla insan ilişkisi kavramlarında derin köklere sahiptir.
Bu organik-materyalist felsefi bakış açısı, Eksenel Çağ olarak bilinen dönemde, özellikle Helenistik uygarlıkta ve MÖ beşinci ve üçüncü yüzyıllar arasında Çin’de Savaşan Devletler Dönemi’nde ortaya çıktı. Marx, başından itibaren organik-materyalist bir bakış açısını benimsemiş, Epikürcü materyalist felsefeyle karşılaşması sayesinde Batı mekanizması ve Avrupa merkezci modernite anlayışlarından uzaklaşarak, insanları doğada kendi kendilerine aracılık eden varlıklar olarak gören bir anlayış geliştirmiştir. 2
Bununla birlikte, bunların çoğu daha sonraki Marksizm’e batmış ve Batı Marksist felsefi geleneğinde tamamen kaybolmuştur. Çin’de, Taoizm’den (Epikürcülükle paralel olan), Konfüçyüsçülükten ve Neo-Konfüçyüsçülükten medeniyetin sürekliliği, Çin’i özellikle Marx’ın ekolojisine ve ekolojik perspektiflerine daha açık hale getiren bu erken organik materyalist vizyonların sürdürülmesi anlamına geliyordu. 3
(3) Eski felsefi köklere sahip olmasına rağmen, dönüştürücü bir tarihsel perspektif olarak ekolojik uygarlık, devrim sonrası toplumun ve sosyalizmin gelişiminin bir ürünüdür.
Marx’ın metabolik yarık teorisinde somutlaşan sürdürülebilir insani gelişme vizyonunun ayrılmaz bir parçası olan, kendi kendine aracılık eden doğa varlıkları olarak insan kavramını yansıtır. Bu yaklaşım, eko-uygarlığın modernizm öncesi veya postmodernizmin doğrudan bir ürünü olduğu ya da bazı Çinli ekoloji teorisyenlerinin öne sürdüğü gibi, geleneksel uygarlıktan tarım uygarlığına, endüstriyel uygarlıktan ekolojik uygarlığa uzanan bir dizilimle açıklanabileceği fikrini reddeder. 4
(4) Çin’deki sosyalist ekolojik uygarlık kavramı, bu fikirleri en eksiksiz biçimde uygulamaya koymuştur.
Sosyalist ekolojik uygarlık, sosyalizm içinde bir gelişme olarak düşünülmelidir. Daha da önemlisi, “kapitalist ekolojik uygarlık”........
© Açık Gazete
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)
![](https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/3c/Download_on_the_App_Store_Badge.svg/203px-Download_on_the_App_Store_Badge.svg.png)
![Get it on Google Play](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/google.play.220.png)