menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Godot geldi, gerçek tüm çıplaklığı ile ortada duruyordu

6 1
19.10.2024

İSMAİL CEM ÖZKAN – Ülkemizde birçok yetenekli, işini iyi bilen yönetmen vardır, onların yönettiği oyunlar sahnelerde yer almaya devam ediyor, etmeleri ülkemiz insanı ve tiyatro severleri için büyük bir şanstır. Onlardan biridir Ragıp Yavuz.

Ragıp Yavuz, günümüzde gündeme/ana dokunan, siyasi eleştiriyi dolaylı ya da direkt olarak yapan ve bunu estetik kuralları içinde en güzel başaranlardan biridir… Ne zaman afişlerde, duyurularda Ragıp Yavuz ismini okusam onun yönettiği oyunu izlemek için sabırsızlanırım, izleyemediklerim için üzülürüm. Sadece yönetmen mi, elbette değil, örneğin dekor tasarımı konusunda Barış Dinçel ismini gördüğümde, onun düzenlemesini görmek için bile oyuna gidip bakıyorum. Birbirinden başarılı oyuncular, yönetmenler, tiyatronun her bir alanı için işinde uzmanlaşmış insanları gördükçe çok mutlu oluyorum, çünkü onların sayesinde ortak üretim olan tiyatrodan birçok şey öğreniyorum, çünkü geleceğimiz de bana göre tiyatro gibi olacaktır, komünal, düşünüp, komün yaşayacağız. Bireyselleştiren kapitalizmin alternatifidir komuna düşünmek ve yaşamak. Ve bana göre gerçek mutluluk oradadır…

Geçmişte yaşanmış olan insanlığı ileriye taşımayı hedef koyan tüm denemelerin eleştirisi kurulacak yeni yaşamdır. Yüzleşme ancak ve ancak sanat ile olacaktır, yarının yüzleşmesi, geçmişin başarısızlıklarının eleştirisi ile olacaktır.

Samuel Beckett’in yazdığı Godot Beklerken oyununda yarattığı karakter ve ortaya çıkardığı beklentiye sonsuzdur, sonuçta hareket etmek isteyene karşı “bekle” denmektedir. Beklenti sonsuzdur, çünkü bir gün gelecek ve yaşadıkları tüm olumsuzluktan kurtulacaklardır. Peki, bu beklentiyi sona erdirecek Godot gelirse?

Beklentiyi ortadan kaldırıp beklenene somut bir karakter çizilmiş olursa nasıl bir yüzleşme ile karışılacaktık, çünkü soyut olan somuta dönüştüğünde kafada oluşturulan ile gerçeklik arasında bir hesaplaşma ortaya çıkacaktı. Felsefi olarak kafa yorulan sorular, somut olarak tarihsel yüzleşme demektir…

Miodrag Bulatović bu yüzleşmeyi sahneye taşımıştır. Beklenti, kurtarıcıdır ama kurtarıcı nasıl biri olacaktır, nasıl görünecektir? İnsanı duyguları ve tepkileri nasıl olmalıdır? İdeal olan ile somut olan arasında uçurum nasıl olacaktır? Bir de beklenti içinde olanlar genelde çaresiz, zayıf insanlar arasında gerçektir, zaten güçlü olanın beklentisi olmaz, olsa olsa kasasını daha fazla doldurmak, daha fazla yağma yapacağı kanuni düzenlemedir. Kapitalist düzende acımasız bir yağma vardır, onun ortaya çıkardığı örgütsüz toplumların, bireylerin çaresizliği. Çaresiz olanlar feodal dönemlerden almış olduğu bir halk kahramanıdır. Bir kahraman gelecek ve kurtaracak ve o devletin babası olacaktır, aynı zamanda devletin babası çaresiz, fakir, mazlumlarında babasıdır!

Miodrag Bulatović “Kimin geldiği hiçbir zaman tam olarak bilinmez, ancak gidenin kim olduğu kesinlikle bellidir.” diye belirtmektedir oyunda. Godot geldi ve giderken arkasında ne bırakacaktı? Oyunun sonunda sahneyi terk ederken Godot, seyircinin kafasında nasıl bir iz bırakıp gitti?

Sahne, postane yakınında, demiryolu kenarında bir bataklık olarak tasarlanmış. Sahnenin her iki tarafından verilen dumanlar ile bir anlamda bir bataklık havası verilmiş, aynı zamanda gelen ve giden buharlı treni de somutlaştırmaktadır…

Çaresiz, üstü perişan iki insan idam ipi asılı olan bir ağacın altında, içlerini boşaltırken........

© Açık Gazete


Get it on Google Play