Seçim değil, devrim…
“Radikal olmak, şeyleri kökeninde ele almaktır. İnsan için bu köken insanın kendisidir”. Karl Marx
“En sonunda insanın ayrılmaz parçası olan her şeyin alışveriş ve pazarlık konusu olduğu zaman gelip çattı. Bu, o zamana kadar el değiştiren fakat ticaret konusu olmayan, erdem, duygu, kanaat, bilgi ve bilinç gibi şeylerin de ticaret konusu olduğu bir zamandır. Tek kelimeyle her şey ticaret konusu oldu. Bu genel kokuşma ve evrensel ölçekli alışveriş dönemidir. Eğer ekonomik terimlerle ifade etmek gerekirse, bu, maddi olsun manevi olsun, her şeyin gerçek değerinin saptanması için pazara getirildiği bir zamandır”. Karl Marx,
“Ol mahiler ki, derya içredirler, deryayı bilmezler…” Hayalî
Prof. Dr. Fikret Başkaya – Yüz yıldır bir ‘cumhuriyet’ güzellemesi yapılıyor… Siz adını öyle koydunuz diye öyle olması mı gerekiyordu… Cumhuriyet bir darbeyle ilan edildi… Kurulduğundan sadece halkın değil, milletvekillerinin çoğu da sonradan haberdar oldu… Halkın haberi de jandarma ve vergi memurları marifetiyle oldu… Emekçi halk çoğunluğunun dahli olmadan cumhuriyet kurulur muydu? Res publica denilenin, kelimelerin ve kavramların bir içeriği olması gerekmiyor mu? Padişah sahneden çekilince cumhuriyet mi oluyor? 1923 sonrasında yöneten-yönetilen ilişkisinde kayda değir bir değişiklik olmadı… Daha önce yönetenler yeni bir söylem ve üslupla yönetmeye devam ettiler…
Esasen Millî Mücadele dört şey demekti: emperyalizmle uzlaşma, Yunanlılarla savaş, İttihatçılar arasında hesaplaşma ve daha önce başlatılan etnik temizliğin tamamlanması… Bağnaz resmî ideoloji ve resmî tarih rejimin niteliğinin tartışılmasını ve anlaşılmasını engelledi… Modernlik-çağdaşlık söylemi bir retorikti, gerçek dünyada bir karşılığı yoktu… Eğer gerçekten cumhuriyet olsaydı yüzyıldır Kürtler katledilir, dilleri tarihleri, kimlikleri, kültürleri yasaklanır mıydı… Aleviler ve Müslüman olmayan katliam artığı etnik unsurlar (Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Asuriler, Keldaniler…) aralıksız baskı ve zulme maruz kalır mıydı, düşünce-ifade özgürlüğü yasaklanır mıydı? Farklı düşünen hain, muhalif düşman sayılır mıydı? Bu ülkenin en değerli şairleri, yazarları, sanatçıları, bilim insanları, gazetecileri, katledilmediği zaman hapisanelerde çürütülür, işsiz ve aç bırakılır, ilticaya zorlanırlar mıydı? Dahası son çeyrek yüzyılda Siyasal İslam iktidar olur muydu?.. Sınır kapılarına, devlet binalarının ön cephesine, resmi kağıtlara cumhuriyet yazılınca orası cumhuriyet olmaz… Res Publica denilenin bir içeriği, bir karşılığı olması gerekmiyor mu?
Türkiye’deki rejim, Anayasanın ikinci maddesinde yazıldığı gibi demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti değil ve hiçbir zaman da........
© Açık Gazete
visit website